Dünyanın her yanındaki insanları etkiliyor. | TED | وهي تؤثّر على الناس في جميع أنحاء العالم. |
Kararı kim alıyorsa, hayatımızı etkiliyor. | Open Subtitles | أولئك الذين يتخذون القرارات التي تؤثّر على حياتنا |
Zamanı dile getiriş şekliniz, dilinizin zaman hakkında sizi nasıl düşündürdüğü zaman içindeki davranış temayülünüzü de etkiler mi? | TED | هل يمكن لطريقة تحدّثك عن الزّمن، هل يمكن عندما تجبرك لغتك أن تفكير حول الزّمن، أن تؤثّر في ميولك السلوكيّة عبر الزّمن؟ |
Bu sanki dallanan bir olasılıklar akıntısı gibi ve bu olasılıkları etkileyen veya bir şeyi hızlandıran veya diğer bir şeyi yavaşlatan eylemleri yapabiliriz. | TED | يبدو وكأنه تيّار متشعّب من الاحتمالات، وهناك أفعال يمكننا القيام بها تؤثّر على هذه الاحتمالات أو تعجّل وقوع أمر ما أو تؤخر أمرًا آخر. |
Westboro'da konuşma biçimimin başkalarını nasıl etkilediğini takmamayı öğrendim. | TED | في ويستبرو تعلمت ألا أحفل كيف يمكن لطريقة حديثي أن تؤثّر على الآخرين. |
Evet, Richmond. Söyle bana, nasıl oldu da Irma Hala seni etkilemedi? | Open Subtitles | (أخبرني يا (ريتشموند لمَ لا تؤثّر العمّة (إيرما) فيك؟ |
Ölü şeyler yaşayanları etkileyemez. | Open Subtitles | لا يمكن للأمور الميّتة ...أن تؤثّر فى الأحياء، لذا |
Seni kışkırtmaya çalışıyor. Hislerinin yargı gücünü etkilemesine izin verme. | Open Subtitles | هوّني عليكِ، إنّها تؤثّر بكِ لا تدعي مشاعرك تضلّل حكمتك |
Eğer Kar Kraliçesi kardeşi olmamızı istiyorsa lanet bizi etkilemeyecektir. | Open Subtitles | إنْ أرادت ملكة الثلج أنْ نكون أختَيها فاللعنة لن تؤثّر علينا |
- Yanlış. - Olası evliliğini etkiliyor. | Open Subtitles | إنّها تؤثّر بالسلب على زواجك المستقبليّ. |
Bağ, davranışlarını etkiliyor hissettiklerini değil. | Open Subtitles | تلكَ الرابطة تؤثّر على تصرّفك لا مشاعركِ |
Elbise hırsızıyla bir ilerleme kaydediyor musunuz? Bilmiyorum, galiba bu onu etkilediğinden çok beni etkiliyor. | Open Subtitles | لا أدري، أظنّ محاولتي تؤثّر عليّ أكثر ممّا تؤثّر عليها |
Aklımızdaki sorulardan biri şu: Karanlık enerji evreni büyük ölçekte nasıl etkiler? | TED | هناك سؤال محدّد يخطر بأذهاننا وهو كيف تؤثّر الطاقة المظلمة في الكون على مستويات كبيرة؟ |
Basitçe, çok büyük ve güçlü şeyler, daha küçük şeyleri etkiler. | TED | بصفة أساسية، يعزى هذا إلى أن الأشياء الكبيرة الضخمة القوية تؤثّر بقوة في الأشياء الأقل، والعكس ليس صحيحًا. |
Çocukları etkileyen şu heavy-metal grupları. | Open Subtitles | تلك فرق الموسيقى الصاخبة التي تؤثّر على الأطفال. |
Hayatlarını derinden etkileyen şey, yine sıcaklık. | Open Subtitles | فدرجة الحراره مره آخرى هى التى تؤثّر على حياتهم بشكل كبير |
Hayvanları konuştur evet ama, onların giysilerini etkilediğini hiç duymamıştım. | Open Subtitles | بينَما تَجعل الحيوانات ثَرثارة، فلَم أرى مُسبَقاً أنها تؤثّر على خزانةِ ملابسهم. |
Çevre kirliliğinin sağlımıza zararlı olduğunu biliyordum fakat bu maddelerin yiyeceklerimizi de etkilediğini hiç düşünmemiştim. | Open Subtitles | لطالما علمتُ أنّ التلوث ضارٌ بصحتنا لكنني لم أعتقد إطلاقاً بأن الملوثات البيئية تؤثّر بالغذاء. |
Çünkü kurucular gününde belediye başkanını mine çiçeği etkilemedi ama Gilbert aleti etkiledi. | Open Subtitles | لأن عشبة (الفرفيان) لم تؤثّر على العمدة بيوم إحتفال المؤسسين، لكن آداة (غيلبرت) أثرت عليه. |
Yani Anna daha önce bu büyüye maruz kaldığı için onu etkileyemez öyle mi? | Open Subtitles | فهذه التعويذة لا تؤثّر على (آنا) لأنّها سبق وتعرّضت لها؟ -بالضبط |
Ailenizin Küba'da çok zor zamanlar geçirdiğini biliyorum. Ancak kişisel hislerinizin... kararlarınızı etkilemesine izin vermezsiniz... | Open Subtitles | أتفهّمُ معاناة عائلتك في "كوبا" لكن لا يجب أن تدعَ مشاعرك الشخصية تؤثّر بقراراتك |
Eğer Kar Kraliçesi kardeşi olmamızı istiyorsa lanet bizi etkilemeyecektir. | Open Subtitles | إنْ أرادت ملكة الثلج أنْ نكون أختَيها فاللعنة لن تؤثّر علينا |
Ne renk? 3 yıl boyunca bekledin, yarım saat daha beklesen bir şey değişmez. | Open Subtitles | لقد انتظرت ثلاث أعوام، نصف ساعة أخرى لن تؤثّر. |