ويكيبيديا

    "تتطلب" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • gerektirir
        
    • gerektiren
        
    • gerektiriyor
        
    • gerekiyor
        
    • gerekir
        
    • ister
        
    • gereken
        
    • gerek
        
    • ihtiyaç
        
    • istiyor
        
    • ihtiyacı
        
    • gerektiğini
        
    • isteyen
        
    • gerektirmeyen
        
    • gerekli
        
    Bu süreç, düşmeye başladığı noktadan yere kadar çok fazla tampon bölge gerektirir. TED هذه العملية تتطلب الكثير من مسافة الحماية بين نقطة بدء سقوطها و الأرض
    Bu hızlı ve şaşırtmacalı oyun, kıvrak bir zeka... ve hızlı refleksler gerektirir. Open Subtitles خطوات سريعة ومبهرة, أنها لعبة تتطلب التفكير السريع أسرع حتى من أنعكاس الضوء
    Dünya'da acil dikkatimizi gerektiren bir sürü şey var. TED هناك العديد من الأشياء على الأرض تتطلب اهتماماً عاجلاً.
    Son günlerde etrafta korkunç bireyler oluyor ve bu bir açıklama gerektiriyor. Open Subtitles يبدو أن هنالك العديد من الأمور السيئة التي تدور هنا تتطلب تفسيراً
    Ayin için Drusilla'nın efendisi ve ay hilal halindeyken bir kilisede yapılması gerekiyor. Open Subtitles الطقوس تتطلب وجود مولاها وأن يكون ذلك في كنيسة في ليلة القمر الجديد
    Mesajı iletmek ve almak için yakın mesafede olmak gerekir. TED تتطلب اتصالا مباشرا ليتم إرسال رسالة واستقبالها.
    İşinde senden de beterdi ki bu bayağı emek ister. Open Subtitles لقد كان أسوأ منك في وظيفته والتي تتطلب بعض الجهد
    Ayrıca kontrollü alevin kullanılması gereken başka görevlerde de kullanılabilir. Open Subtitles وبإمكانك ايضاً إستخدامها لمهام آخرى التي تتطلب التحكم وتحديد الشعلة
    Bu özel bir davadır, Sayın Yargıç. İyi bir hazırlık gerektirir. Open Subtitles هذه قضية خاصة حضرة القاضي و هي تتطلب الكثير من الإعداد
    Bu özel bir davadır, Sayın Yargıç. İyi bir hazırlık gerektirir. Open Subtitles هذه قضية خاصة حضرة القاضي و هي تتطلب الكثير من الإعداد
    Öyleyse iyi bir ilişki de sıkı çalışma gerektirir aşkım. Open Subtitles حسنا. العلاقة الجيدة ، تتطلب العمل الشاق أيضا ، ياعزيزى.
    Yani, 1900 yılında Amerikalıların yüzde üçü zihinsel anlamda çaba gerektiren işlerde çalışıyordu. TED حسنا، في عام 1900، ثلاثة في المئة من الأميركيين مارسوا المهن التي تتطلب المعرفة.
    BM tütün anlaşmasına ek olarak, aslında, tütün üzerinde hareket etmemizi gerektiren bir başka küresel anlaşma var. TED بالإضافة إلى اتفاقية الأمم المتحدة للتبغ، هناك، في الواقع، معاهدة عالمية أخرى تتطلب أن نعمل على التبغ.
    Şaka mı yapıyorsunuz? Yolculuğumuz bazı şeyleri feda etmemizi gerektiriyor! Patlayıcıları yerleştirin. Open Subtitles الرحله هذه تتطلب بعض التضحيات جهز الشحنه ها قد بدا صبرى ينفذ
    Şimdi elbette tüm bu sistemler bir derece güven gerektiriyor ve bu işleyişin mihenk taşı itibar. TED الان كل هذه الانظمة تتطلب درجة من الثقة، وحجر الزاوية لهذا العمل. هو السمعة.
    Almak için ikimizin imzası gerekiyor. Ya çocuk? Open Subtitles صحيح, إنها تتطلب توقيع كلانا أوه ، الصبي
    Bu yöntem ustalık gerektirir. Ve kağıdı, balığın üzerinden çekerken çok dikkatli olmak gerekir. Yoksa kopabilir. TED هذه الطريقة تتطلب مهارة أكبر وتحتاج إلى عناية كبيرة عند نزع الورقة من السمكة كي لا تتمزق الورقة.
    Ve gerçekte, eşcinsel hakları hareketi sevginin doğasından gelen adalet ve eşitlik için destek ister. TED و في الواقع حركة حقوق المثليّين تتطلب تشجيع العدل و المساواة عن طريق الحب.
    Tek yapmanız gereken itibarı kullanmak için gözlenebilirliği artırmak, bahaneleri ortadan kaldırmak ve beklentilerinizi iletmektir. TED هي فقط تتطلب شحذ السمعة من خلال رفع درجة الملاحظة. وإقصاء الأعذار وتوصيل التوقعات.
    Benim seks tarzımda, hiçbir şeyimi hareket ettirmeme gerek yok. Open Subtitles طريقتي في ممارسة الجنس لا تتطلب مني تحريك اي شيئ
    toplantının ikinci saatinde, bir ihtiyaç molası gerekti, herkes ayaklandı, ve toplantıya önderlik eden ortak birden mahçup görünmeye başladı. TED وبعد مضي ساعتين، هنالك بعض الاحتياجات تتطلب استراحة حيوية، فوقف الجميع، وبدا الشريك الذي يدير الاجتماع محرجا للغاية.
    Kanzi'nin kullandığı kaya oldukça sert ve taştan alet yapmak için ideal, ama onu tutmak büyük beceri istiyor. TED الصخرة التي يستخدمها كانزي قاسية جدا مثالية كأداة حجرية، ولكن صعبة التعامل، تتطلب مهارة كبيرة.
    Fotosentez süreçlerini kullanarak bir yılda tükettiğimiz 30 milyar varil benzinin tekrar üretmek için Dünya'nın tam 500 yıla ihtiyacı var. TED من جهة النمو النباتي الضوئي٬ فإنها تتطلب 500 سنة من ذلك النمو لإنتاج ما نستخدمه٬ أي 30 مليار برميل في السنة.
    Yasalara uymayanların hemen ve gerekirse ağır bir şekilde cezalandırılması gerektiğini anlayan biri. Open Subtitles تتطلب شخص يفهم أنه يجب معاقبة من يخترق الأنظة فورًا وبقسوة عند الحاجة،
    Çok yetenek isteyen işle sınırlı kalan bu ücret, kâr için iyi. TED لذا بالطبع، فإنّ ضبط ارتفاع الإجور للأعمال التي تتطلب مهارات عالية يعدّ جيداً للربح.
    Nefes kesici ışık gösterileriyle ve tuhaf ve harika yaratıklarla, görmek için başka bir gezegene gitmenizi gerektirmeyen yabancı yaşam formlarıyla dolu büyülü bir yer. TED انه عالم سحري مليئ بالانواء الرائعة وعروض الضوء والمخلوقات المميزة التي تشبه كائنات الفضاء والتي لا تتطلب منكم السفر الى خارج الكوكب من اجل مشاهدتها
    Uzak atalarınız o şekli sevmişlerdi ve onu yapabilmek için gerekli olan beceride güzelliği görmüşlerdi; bu sevgilerini kelimelere dökemeden önce bile. TED أحب اجدادكم القدماء هذا الشكل و وجدوا الجمال في الحرفة التي تتطلب صنعه حتى قبل ذلك كان بمكنهم التعبير عن حبهم بالكلمات

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد