Sürüyle tuhaf tipe ve uyumsuza bakıcılık yapmak kaçıkların sorunlarını sırtlamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لن تجالس الكثير من الحمقى وغير الأسوياء تحمل الكثير من المتاعب التافهة على كتفيك |
- Sorun ne Cheech? Kız arkadaşına bakıcılık yapmak istemiyor musun? | Open Subtitles | -ما خطبك يا " تشيش " ، ألا تريد أن تجالس فتاته ؟ |
Oğluma bakıcılık yaparken içiyor musun sen? | Open Subtitles | هل تحتسي الخمر بينما تجالس ابني؟ |
2 yaşındaki Phoebe Payton'a göz kulak oluyordu. | Open Subtitles | كانت تجالس طفلة عمرها عامان إسمها فيبي بايتون |
Eski karın aradı, ve evine göz kulak olurken çekyatta yatmanı, ama halıda iz bıraktığı için çekmeden yatmanı istedi. | Open Subtitles | زوجتك السابقة اتصلت وهي تطلب أنها بينما أنتَ تجالس الأطفال بأنكِ يمكنك النوم على الأريكة القابلة للتحريك |
Baba, annem Flanders'larda nimRod ve nimTodd'a bebek bakıcılığı yapıyor. | Open Subtitles | أبي أمي في منزل آل فلاندر تجالس النمس رود والنمس وتود |
Lisa Newbery, 19 yaşında, 12 yaşındaki kuzeni Pippa'ya bakıyordu. | Open Subtitles | ليسا نيوبيري)، ذات التسعة عشر عاماً، كانت تجالس) قريبتها (بيبا) ذات الإثني عشر عاماً |
Çünkü çocuklarıma bakıcılık yapmanıza asla izin vermem. | Open Subtitles | لأنني لن أجعلك تجالس أطفالي أبداً |
O da bilmeli. Onlarda bakıcılık yapıyor. | Open Subtitles | عليها أن تعرف، إنها تجالس أطفاله |
Don'un kız kardeşi bile bakıcılık yapmayı teklif etmiyor. | Open Subtitles | حتى اخت دون لاتعرف ان تجالس الاطفال |
Onun çocuğumuza bakıcılık yapmasını istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريدها أن تجالس طفلتنا. |
Senin işinde serserilere bakıcılık yapmak. | Open Subtitles | عملك هو ان تجالس اناسا تافهين |
Daha önce hiç tek başına bakıcılık yapmadın. | Open Subtitles | لم تجالس طفلا لوحدك من قبل |
Belle durumdan bahsetti. Bütün gece Neal'a bakıcılık yaptı. | Open Subtitles | (هذا ما قالته لي (بِل بقيت تجالس (نيل) طيلة الليل |
Yani, bebeğe göz kulak olması bunu düzeltecek mi? | Open Subtitles | لذا جعلها تجالس طفل سيجعلها أفضل ؟ |
Yaşlı bir kadın anlaşma parasına göz kulak olurken ölüyor. | Open Subtitles | سيدة عجوز تجالس ثروة طائلة |
Ayyaş çapkınlara bebek bakıcılığı yapmaktan yüksek hayallerin var mı? | Open Subtitles | هل لديك أي طموح أخر بدل أن تجالس مدمني الكحول المستهترين |
Bizim gibi eziklere bebek bakıcılığı yapmakta takılı kalman senim de gerçek bir ezik olduğun anlamına gelir. | Open Subtitles | أنت منحصر معنا تجالس الأطفال الخاسرين مما يجعلك الخاسر الحقيقي |
Aynı zamanda sen, bebek bakıcılığı görevini üstlenirken emlakçının özgeçmişini araştırırsın. | Open Subtitles | بينما أنت تجالس الطفلة، أجرِ خلفية بشأن سمسار العقارات الحقيقي. |
Lisa Newbery, 19 yaşında, 12 yaşındaki kuzeni Pippa'ya bakıyordu. | Open Subtitles | ليسا نيوبيري)، ذات التسعة عشر عاماً، كانت تجالس) قريبتها (بيبا) ذات الإثني عشر عاماً |
- Cristina Yang çocuklarına mı bakıyordu? - Evet. | Open Subtitles | ـ كانت (كريستينا يانغ) تجالس الأطفال؟ |