(Alkışlar) Bill Gates: Peki Bruce, sence en zorlu bölgeler neresi olacak? | TED | تصفيق بيل غيتس: حسنا بروس، بإعتقادك ، ما هي الأماكن الأكثر تحديا لمشروعكم ؟ |
En güçlü idarecileri en çetin okullara ve en yetenekli öğretmenleri en zorlu sınıflara gönderiyorlar. | TED | يوظفون أقوى المديرينلأصعب المدارس وأمهر المدرسين لأكثر الأقسام تحديا. |
Ve bu gelen yüzyılı zorlu yapıyor. | TED | ولذلك، هذه الأمور تجعل القرن القادم تحديا |
ama bugün Ulaana'nın ailesi farklı bir mücadele ile karşı karşıya. | Open Subtitles | ولكن اليوم , تواجه عائلة أولانا تحديا ً مُختلفا ً. |
Konuyu sokaklara taşımak yerine bir meydan okuma gerçekleştirdiler. | TED | ولكن بدلًا من أخذه إلى الشوارع، أصدروا تحديا. |
Sonrasında eve gelmişler ve bunları bırakmak zorunda kalmışlar ve askerde bulunmamış bir kişi için bile zor olan modern bir topluma geri dönmüşlerdir. | TED | ثم يعودون لمنازلهم ويتركون كل ذلك ويستغنون عنه يعودون إلى مجتمع عصري، مجتمع قد يشكل تحديا حتى لمن لم يكن في الجيش. |
Bu zorlu Y2K sorununa karşı hazırlanmanın zor olmasının başında gelen nedenlerden biri de çerçeve zehirlenmesi ismini verebileceğimiz olay. | TED | إذن, أحد الأسباب كون التجهيز لمواجهة هذه المشكلة يمثل تحديا هو , أنه لدينا ما أدعوه بتسمم التمركز. |
Her ne kadar geçmişte bir asteroide uzay aracı indirildiyse de en zorlu fikir insanlı bir araç göndermek. | Open Subtitles | على الرغم من أن مسبار فضائي هبط على سطح كويكب في الماضي ولكن الفكره الأكثر تحديا هي إطلاق مهمة بشرية |
Bu, Afrika ekibinin... en zorlu iki çöl seferinin hikayesi. | Open Subtitles | هذه قصه اثنين من فريق اعداد افريقيا أكثر رحلات الصحراء تحديا. |
Bir zamanlar asıl zorlu işin Bilim Kulübü Başkanlığı'na aday olmak olduğunu sanırdım. | Open Subtitles | اعتدت على التفكير بأن الترشح لرئيس نادي العلوم كان تحديا |
Evet. Gelecek günler biraz zorlu olacak. | Open Subtitles | هذا سيكون تحديا بالنسبة لك في الأيام القريبة المقبلة |
Annesi, yavruyu başarıyla büyüttü ama onun için yaşam zorlu olacak ve neredeyse her zaman yalnız yaşayacak. | Open Subtitles | نجحت والدتها في تربيتها، لكن الحياة ستكون تحديا و سوف تقضيها لوحدها. |
Bu, ekonomik büyüme hakkında çok zorlu bir tablo çiziyor. Çünkü karbon altyapımız olduğu sürece ekonomi büyüdükçe salınımda artacak anlamına geliyor. | TED | إذن فهذا يمثّل تحديا لمسألة النمو الإقتصادي، لأنه لو توفرت بنية تحتية للكربون هذا يعني أن اقتصادنا في نمو، وبالتالي انبعاثاتنا. |
Tahmin edebileceğiniz gibi ben takımın akıl hocasıyım ve bunun sizin için güzel bir mücadele olacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | وكما تعلم ، أنا مشرف الفريق لذا أعتقد انه سيكون تحديا كبيرا بالنسبة لك انا اشك فى ذلك- |
Taliplerimin benim için mücadele etmelerini istemek benim hakkım. | Open Subtitles | ان من حقي ان اضع تحديا لخطابي |
Taliplerimin benim için mücadele etmelerini istemek benim hakkım. | Open Subtitles | ان من حقي ان اضع تحديا لخطابي |
Öbür yandan, çalışkan erkekler zor görevleri meydan okuma olarak görüyor. | TED | الأولاد الأذكياء، من ناحية أخرى، وجدوا في صعوبة المادة تحديا. |
Soyulduğunu görmek, bir meydan okuma ve gurur meselesiydi." Vesaire vesaire. | Open Subtitles | كان ذلك تحديا ومصدر فخر واعزاز ان ترى قطارا قد سرق وهكذا وهكذا |
Mutlak kesinlik gerektiriyor ve her seferinde yeni bir meydan okuma sağlıyor. | Open Subtitles | انه يتطلب دقة متناهية وهو يوفر تحديا في كل مرة |
zor olan, narsist kişilik bozukluğuna sahip kişilerin kendilerini iyileştimeye çabalamalarında devamlı olmaları. | TED | إن الصعوبة هي في أنها تكون تحديا للأفراد المصابين بالاضطراب النرجسي لشخصياتهم ليستمروا بالعمل على تطوير أنفسهم. |
BA: Gördüğün dört yer, hiç durmadığımız yerler -- kuzey Nijerya, kuzey Hindistan, Afganistan'ın güney köşesi ve Pakistan'ın sınır bölgeleri -- bunlar en zorluları olacak. | TED | بروس: الأربع أماكن التي رأيتها ، حيث لم نتوقف - شمال نيجيريا ، و شمال الهند جنوب شرق أفغانستان و المناطق الحدودية في باكستان هذه الأماكن هي الأكثر تحديا. |