Seni Oryantal "picarun!" uçak kazası oldu diye beni aldatamazsın. | Open Subtitles | أنت بيكارون شرقي، أنت لا تستطيع إخدعني حول تحطم الطائرة. |
uçak kazası. Röportaj yapmadılar mı? | Open Subtitles | لا اقصد حادثة تحطم الطائرة ألم يستضيفوك؟ |
Bir uçak kazası, açlık ve bir çığdan sağ çıktık... | Open Subtitles | بأنّنا نجونا من تحطم الطائرة والمجاعة، وإنهيار جليدي |
Tod'a ve O kadına olanlardan... o lenat uçak kazasından hep beni suçluyorlar. | Open Subtitles | يلومونني على، تود يلومونني عليها يلومونني على تحطم الطائرة |
uçak kazasından sonra, cam yetersizliği diye bir şey olmuyor. | Open Subtitles | نعم , اننا محظوظين لتبقى واحدة بعد تحطم الطائرة |
O uçak kazasının ardından tüm bültenleri izlediğinden kesinlikle eminim. | Open Subtitles | وأثق أنه بعد حادث تحطم الطائرة سيبحث فيها جميعا |
üç yıl önce Bangalore de uçak kazasında bir bay ve bayan Malhotra vardı.. | Open Subtitles | فى حادث تحطم الطائرة قبل ثلاث سنوات فى مطار بانغلور كان السيد السيدة كي أى مالهوترا من بين القتلى |
- Çinliler, uçak kazası devlet politikasının coğrafi açıdan incelenmesi. Bu bir cinayet. | Open Subtitles | الصينيين, تحطم الطائرة علم السياسة الطبيعية |
Birbirinden alakasız iki olay; zaman kapsülünün çıkartılması, uçak kazası birleşimi konunun ehemmiyetini artırıyor, öyle mi? | Open Subtitles | حادثين لا علاقة بينهما حفر علبلة الزمن، و تحطم الطائرة مجموعتان معاً لتصبحان ذي أهمية للموضوع أنت ؟ |
İki alakasız olay, kazılıp çıkartılmış bir zaman kapsülü, uçak kazası bir kişiyle kombine edilmiş, seninle? | Open Subtitles | حادثين لا علاقة بينهما حفر علبلة الزمن، و تحطم الطائرة مجموعتان معاً لتصبحان ذي أهمية للموضوع أنت ؟ |
Söylemek istediğim şu ki, o uçak kazası bana ayrılığımızı düşündürdü. | Open Subtitles | وجهة نظري أن تحطم الطائرة جعلني أُفكر في أن ننفصل. |
Bence onları öldüren uçak kazası, senin tabirinle "akortlanmaları" değil. | Open Subtitles | أقترح أن تحطم الطائرة قتلهم ، ليس التناعم ، كما تطلقين عليه |
Şu kurtulduğun uçak kazası gibi | Open Subtitles | - كذب. مثل قصة تحطم الطائرة التي نجوت منها. |
- İkisi de uçak kazasından kurtulmuş hızlandırıcının patlamasından açığa çıkan karanlık madde ise ikisini birebir olarak aynı şekilde etkilemiş. | Open Subtitles | وكلاهما نجا من تحطم الطائرة وبعدها انطلقت المادة المظلمة، من إنفجار مسرع الجزيئات، وأثرت على كلاهما بنفس الطريقة |
Bu uçak kazasından kurtulan 40 kişi daha vardı. | Open Subtitles | كان هناك 40 ناج آخر من تحطم الطائرة. |
Ama bilet koçanlarındaki tarih uçak kazasından sonra. | Open Subtitles | أجل ولكن تاريخ التذكرة بعد تحطم الطائرة |
Bu aptal uçak kazasının kararı senin adına vermesi gerekti. | Open Subtitles | أو تعترف لنفسك، أنك تريد الخروج من العلاقة. جعلت تحطم الطائرة السخيف هذا |
Geçen bahardaki uçak kazasının yok edemediğiniz federal kanıtlarının kopyaları. | Open Subtitles | نُسخ الأدلة الفيدرالية التي فشل قومك في تدميرها في تحطم الطائرة الربيع المنصرم |
Karısı uçak kazasında öldüğünden beri o uçlarda. | Open Subtitles | لقد جُن جنونه منذ ماتت زوجته في تحطم الطائرة |
Gördüğünüz gibi kazaya hidrolik arızası sebep olmuş. | Open Subtitles | كما تريان، لقد تسبب عطل بالسوائل الميكانيكية في تحطم الطائرة. |
kazadan önce duyduğum son şey, bir iyilik istediğindi. | Open Subtitles | آخر شيء سمعته قبل تحطم الطائرة هو أنك تطلبين خدمة |
Fakat asıl istedikleri, onları asıl heyecanlandıran şey yere çakıldığını görmektir. | Open Subtitles | ولكن ما يريدونه حقا، ما يحصل حقا لهم عملت حتى، غير أن أراك تحطم الطائرة. |
Tabi uçak kazasını rapor etmezsek. | Open Subtitles | ليس إذا كان لنا أن أبلغكم أن تحطم الطائرة. |