Hastalığı önceden teşhis etmek ve kötüye gitmesini engellemek en iyisi olurdu. | TED | الأفضل هو أن تستطيع تشخيص المرض مبكرًا وأن تمنع بوادر المرض التي ستؤدي إلى تدهور الحالة الصحية |
Yani doktorlar kötüye giden semptomları kendine zarar veren kişilik sorunları olarak değerlendirdi. | Open Subtitles | لذا الأطباء شخصوا تدهور حالتها بالتصرف الإيذائي الشخصي |
Bunu yanlış anlama ama, senin hücrelerinin bozulma hızına bakarsak,.. | Open Subtitles | لا تفهمني خاطئة ولكن في معدل تدهور الخلايا الخاصة بك |
Nodülleri örten koruyucu kumaşlar bozulmuş. Derhal tedavi edilmesi gereken bir bozulma durumu. | Open Subtitles | جسمها دخل في مرحلة تدهور وبدء جسدها بالانهيار وفي حالتها تلك يجب علاجها فورا |
Durumu hızla kötüleşti, konuşamama hastalığı ve sağ tarafında yarı-felç başladı. | Open Subtitles | تدهور الأمر بسرعة وحدث إحتباس تسبب بشلل نصفي في الجزء الأيمن |
Birleşik Devletler ile ilişkilerimizin bozulması. | Open Subtitles | تدهور العلاقة بين الولايات المتحدة والاتحاد السوفيتى |
Hormon tedavisine verdiği tepki çok zayıf sağlığı gittikçe kötüleşiyor. | Open Subtitles | استجابته للعلاج الهرموني ضعيفة, يوجد تدهور مستمر. |
Onlar kopyaydılar nesillerdir kopyanın kopyası, onun da kopyası şeklinde ve sonuç olarak da geri döndürülemeyen genetik bir çöküş yaşadılar. | Open Subtitles | لقد كانوا مستنسخين نسخ من نسخ من نسخ ، عبر الأجيال و نتيجة لذلك عانوا من تدهور جينات جنسهم |
Bu derece bozulmaya bakarsak bir süre için ağırlıksız kalmış olsa gerek. | Open Subtitles | بالطبع تدهور كهذا يوحي أنّه قليل الوزن منذ مدّة بالفعل |
Öyle sanıyorum ki bu baskı artarak devam edecek ve ciddi bir aklî denge bozukluğuna sebebiyet verebilecek. | Open Subtitles | واعتقادي أن هذا من شأنه أن يواصل الضغط وتكثيفه ، مما يرجح أن يحدث تدهور عقلي خطير |
Son 30 yıldır, pek çok ekip bölgelerindeki kutup ayılarının durumunun kötüye gittiğini gözlemledi. | Open Subtitles | على مدار السنوات الثلاثين الأخيرة، لاحظت فرقٌ كثيرة أنّ أحوال دببهم القطبية المحلية في تدهور |
Ama sonra ekonomi kötüye gitti en büyük müşterilerim hesaplarını kapatmaya başladılar. | Open Subtitles | لكن بعدها تدهور الحال الإقتصادي وبدأ عملائي الكبار في إلغاء حساباتهم |
Parçalanmalar umduğumdan daha da kötüye sürüklüyor seni. | Open Subtitles | عملية الإنشقاق تدهور جسمك أكثر مما توقعت |
DNP'nin bozulma ürünleri ile birlikte, aminonitrophenol, ANP. | Open Subtitles | جنبا إلى جنب مع آثار من الناتج تدهور إدارة التخطيط الوطني، و aminonitrophenol والشرطة الوطنية الأفغانية. |
Diş eti hattı boyunca uzanan kemikteki bozulma miktarına bakarak, şunu söyleyebilirim ki kurbanınız yeni takma dişlerini aldıktan 5 ila 6 yıl sonra öldürülmüş. | Open Subtitles | استناداً إلى تدهور العظم عند خط اللثة هنا ...سأقول أن ضحيتنا ...تم قتله من خمس لست سنوات بعد أن حصل لنفسه على طقم جديد لامع |
Makine aktif oldu ama ekolojik bozulma seviyesi değişmedi. | Open Subtitles | ! مستوى تدهور البيئة لم يتغير منذ أن شغلنا الآلة |
Durumu hızla kötüleşti, konuşamama hastalığı ve sağ tarafında yarı-felç başladı. | Open Subtitles | تدهور الأمر بسرعة وحدث إحتباس تسبب بشلل نصفي في الجزء الأيمن |
Yüzükte mikroskobik asit bozulması var. | Open Subtitles | يظهر الحاتم آثار مجهرية عن تدهور بفعل الأحماض. |
Beyin kanaması var. Durumu kötüleşiyor olmalı. | Open Subtitles | لديه نزيف في الدماغ لابد انه تدهور |
Geminin şu andaki çöküş hızıyla yaşanmaz hale gelmesine yaklaşık dört gün var. | Open Subtitles | في المستوى الحالي من تدهور السفينة تقديري أن لدينا أربعة أيام قبل أن تصبح غير صالحة للسكن |
Nörolojik yapısı belirgin biçimde bozulmaya başladı. | Open Subtitles | المرض كراب الأحداث. أنها بالفعل تدهور ملحوظ لها العصبية النظام. |
Ve üniversitelerde, beşeri ilimler ve sanat programları... pek çok ölçüme göre aslında düşüşte. | TED | والعلوم الإنسانية وبرامج الفنون فى الجامعات، التي هي بمقاييس عديدة، فعلًا فى تدهور. |