Baba, tabii ki de hak ediyorsun. Onu bilmem ama, her zaman yanındayım. | Open Subtitles | .لكنّك تستحقّه يا أبي - .لا، جلّ ما أعرفه بالتأكيد... |
Sen ne hak ediyorsun? | Open Subtitles | ما الذي تستحقّه أنتَ؟ |
Haklısın, hak ediyorsun. | Open Subtitles | أنتَ محقّ، تستحقّه |
- Belli ki bunu hak etmişsin. | Open Subtitles | و هو ما تستحقّه كما هو واضح |
Kırbacı hak etmişsin o zaman. | Open Subtitles | ثمّ نلت الجَلد الذي تستحقّه |
Yüksek teknolojili sistemimiz layık olduğun ruh eşini bulabilir. | Open Subtitles | "نظامنا المتطوّر جدّاً يستطيع إيجاد توأم روحكَ الذي تستحقّه" |
Kalbini, basit, korkak ve onu hak etmemiş bir kadına verdiğini biliyor. | Open Subtitles | لأنّه يعلم أنّه أعطى قلبه لامرأة ضحلة وجبانة قليلاً ، و... لا تستحقّه حقاً |
Bu adam, kasabamızın hak ettiği çizgi roman satıcısı. | Open Subtitles | هذا الرجل هو بائع المجلّات الذي تستحقّه مدينتنا |
Sen bunu hak ediyorsun. | Open Subtitles | تستحقّه. |
layık olduğun kaderinle. | Open Subtitles | المصير الذي تستحقّه |
Dina'ya layık değil ama onu geri istiyor olamazsın her hâlde. | Open Subtitles | ولستُ أعنى أنّا (دينا) لا تستحقّه ولكن بالتأكيد لأنّك لن تُريد عودتها مجدداً |
"Aşk kirli oyunlar oynamaya başlarsa, bu onu hak etmediğini kanıtlar." | Open Subtitles | عندما يخدعك الحبّ" "فهذا دليلٌ على أنّك لا تستحقّه |
Booth sana hiç sırtını dönmedi. Bencil bir korkaksın ve onu hak etmiyorsun. | Open Subtitles | (بوث) لم يُدر ظهره لك أنتَ جبان أناني، ولا تستحقّه |
Ama paranın geri kalanını Jenna'ya hak ettiği tüm anneler günü sevgisini vermeden alamayacaksın. | Open Subtitles | لكنك لن تأخذي الباقي إلا عندما تتلقى (جينا) حب عيد الأم الذي تستحقّه |
Onun hak ettiği budur. | Open Subtitles | هذا ما تستحقّه. |