Dışarılarda bir yerde hayatını yaşıyor ve bu mahremiyete hakkı var. | Open Subtitles | وهي في مكان ما تعيش حياتها وهي تستحق خصوصيتها |
Hâlâ hayatını yaşıyor olabilirdi ama ben bunu elinden aldım. | Open Subtitles | كان من الممكن أن تعيش حياتها ، كان من الممكن أن تظل حية لكننى أخذت منها الحياة |
Eylemleriyle. Bir şekilde hayatını yaşıyor. | Open Subtitles | بتصرفاتها، بالطريقة التي تعيش حياتها بها |
Hiçbir şey yapmayacak mıyız? Hayır, müdahale etmeyelim de kendi hayatını yaşasın. | Open Subtitles | نعم راي ، لا شيء ما رأيكم بألا نتدخل وندعها تعيش حياتها الخاصة ؟ |
Annen yetişkin bir insan. Bırak da hayatını yaşasın. | Open Subtitles | امك انسانه بالغة عليك ان تدعها تعيش حياتها |
Annemi sevdiğini biliyorum, ama kendi hayatını yaşamaya kadar verdi,bu onun seçimi. | Open Subtitles | أعرف أنكِ تحبين أمي، لكن كيف تعيش حياتها هذا قرارها الشخصي |
Kendi hayatını yaşıyor... ve ben neler olacağını tahmin etmekten keyif alıyorum. | Open Subtitles | انها تعيش حياتها ... و انا احصل على متعة التخمين ماذا هذا يقول ... |
Tosh bile senden daha iyi hayatını yaşıyor. | Open Subtitles | حتى توش كانت تعيش حياتها بأكثر منك |
O hayatını yaşıyor. Ben de kendi hayatımı. | Open Subtitles | إنها تعيش حياتها وأنا أعيش حياتي |
Mutlu bir şekilde dışarıda hayatını yaşıyor. | Open Subtitles | بالخارج تعيش حياتها لتكون سعيدة |
hayatını yaşıyor. | Open Subtitles | انها تعيش حياتها أنا ساعدتها |
Ve şimdi dışarıda hayatını yaşıyor. | Open Subtitles | وأنها بالخارج... تعيش حياتها |
Bırak onu Roz. Bırak gitsin. Bırak hayatını yaşasın. | Open Subtitles | دعيها فقط يا (روز) دعيها فقط تفعل ما تريد دعيها تعيش حياتها |
Yine de hiçbir şey olmamış gibi... hayatını yaşamaya devam ediyor. | Open Subtitles | و الآن هي تتصرّف و كأن شيئاً لم يحدث... تعيش حياتها كالسّابق |
-Onun da kendi hayatını yaşamaya hakkı var. -Geçti, canım. | Open Subtitles | لديها الحق , بأن تعيش حياتها - لا بأس , حبيبتي - |