Bütün sorunlarımızın çözümü, bu kapının arkasında yatıyor. | Open Subtitles | الإجابة لكافّة مشاكلنا تقبع خلف ذلك الباب. |
Benim erkek arkadaşım için adalet nerde? kimim cansız bedeni dışarda yatıyor? | Open Subtitles | و ماذا عن العداله لصديقي التي تقبع جثته بشرفتك؟ |
Burada 7 millyon dolar duruyor, Deli dana hastalığı testi için kenara ayrılmış, ve kimse kullanmıyor, | Open Subtitles | لديّ 7 ملايين دولار تقبع هنا، وُضعت جانباً لاختبار جنون البقر التي لا يستخدمها أحد، |
Bu yol bir yere gitmiyor birader, tam burada duruyor. | Open Subtitles | هذه الطريق لا تذهب إلى أي مكان يا صاح، بل تقبع مكانها هنا |
Bugün, Mali'nin başkenti Bamako'da, varlığı yalanlanan, bu saklı koleksiyon, yüksek rutubetten çürümekte. | TED | واليوم تقبع المجموعة مخبأة في باماكو العاصمة المالية، لتتعفن بفعل الرطوبة العالية. |
Rusya'nın uzak doğusunda yasak ve izole olmuş karanlık ormanların ülkesi uzanır. | Open Subtitles | هناك في الشرق الروسي الأقصى تقبع أرض غابات ظليلة محظورة ونائية |
En çılgın hesapların bile çok ötesinde. | Open Subtitles | كما لو كانت تقبع وراء القوى الرهيبة للحسابات |
Gerçek savaş, kuzeyde yatıyor kralım. | Open Subtitles | إن الحرب الحقيقية تقبع في الشمال يا مولاي |
Kubbe niçin geldi ya da altında ne gibi gizemler yatıyor bilmiyoruz. | Open Subtitles | لماذا القبة هنا وما الأسرار التي تقبع خلفها؟ لازلنا لا نعلم |
Algılarının ötesinde hangi sırlar yatıyor? | Open Subtitles | ما الأسرار التي تقبع وراء إدراكاتك الحسية؟ |
Bütün çözümlerin cevapları yerel cihadların arasında yatıyor. | TED | هناك تقبع الإجابات لحل الجهاد المحلي |
Geçmişim ve geleceğim bu yığınlarda yatıyor. | Open Subtitles | ماضيي ومستقبلي تقبع في هذه الكتب |
"Dünyadaki sonsuz ihtimaller serisinin tamamı bu sıradan çemberin içinde yatıyor." | Open Subtitles | "كل الاحتمالات القائم حدوثها في العالم أجمع تقبع داخل هذه الدائرة البسيطة" |
- Hala, orada bekleyip, duruyor. - Evet, efendim. | Open Subtitles | إنها فقط تقبع هناك ساكنة نعم سيدي |
3,000 Tanesi, Atlantic City'nin cephaneliğinde duruyor. | Open Subtitles | يوجد منها 3000 تقبع في قبو ترسانة أسلحة "أتلانتيك سيتي". |
700 ton taş kafalarının üstünde duruyor. | Open Subtitles | كمية 700 طن من الصخور تقبع فوق رأوسنا |
Tonlarca mal dışarıda duruyor. | Open Subtitles | الكثير من الاشياء تقبع هناك |
Gümüş Şehir önümüzde duruyor alınmayı bekleyen bir ödül olarak. | Open Subtitles | "{\pos(190,230)}المدينة الفضيّة تقبع أمامنا كلقمة سائغة تنتظر آكلها." |
Fakat gözlerimizin zaman ölçütünün ötesinde saklı gerçekten muhteşem bir olay vardır. | Open Subtitles | لكن متوارية خلف مقياس زمن أعيننا تقبع ظاهرة مذهلة بحق. |
160 kilometre uzunluktaki Güney Georgia adası Antarktika'nın kuzey sınırında uzanır. | Open Subtitles | (تقبع جزيرة (جورجيا الجنوبية بطولها البالغ 160 كم على الحدود الشمالية لقارة أنتاركتيكا |