Karısı ise koridorda kırık şarap şişesini sallıyordu. | Open Subtitles | الرجل من 2-إف كان على الأرض وزوجته في الممر تلوّح بزجاجة نبيذ مكسورة |
"Çitlerdeki kapıya doğru giderken bize el sallıyordu." "Ve gitti. | Open Subtitles | هذه البوّابة في الوادي وهي كانت تلوّح |
Hassas bir aile bireyinin önünde tehditler savurmak... Ne kadar da kabasın. | Open Subtitles | تلوّح بالتهديدات أمام فتاة حسّاسة من أسرتك، يا للوحشيّة! |
Hassas bir aile bireyinin önünde tehditler savurmak... Ne kadar da kabasın. | Open Subtitles | تلوّح بالتهديدات أمام فتاة حسّاسة من أسرتك، يا للوحشيّة! |
Elinde silah izinsiz bir özel mülke girip tehditler savuruyorsun. | Open Subtitles | فأنت تنتهك ملكيّة عامة، تلوّح ببندقيّتك، وتشكل تهدّيداً |
Elimde seni öldürebilecek antik, gizemli bir silah var, ama oldukça makul takasımı kabul etmek yerine, tehditler savuruyorsun. | Open Subtitles | لديّ سلاح روحانيّ عتيق قاتل وعوض الموافقة على مقايضتي العادلة جدًّا، تلوّح بالتهديدات؟ |