Bu kehanet benim ölümümü nasıl söylüyor? | Open Subtitles | كيف يعتبر هذا تنبؤ بموتي؟ |
Bir kehanet. | Open Subtitles | إنه تنبؤ. |
Oradaki çizgi aynı prensiplere bağlı, ormanı tanımlayan, aynı teoriden çıkarım yapılmış bir tahmin. | TED | وهذا الخط هناك هو عبارة عن تنبؤ من النظرية ذاتها ويعتمد على نفس المبادئ وذلك يصف تلك الغابة |
Aslında buna fizikte yapılmış en kötü tahmin denir ve bu sadece kuramsal bir meraktan daha fazlası. | TED | في الحقيقة، وصف ذلك بأنه أسوء تنبؤ في الفيزياء، وهذا أكثر من مجرد فضول نظري. |
Iyi, nakliye tahmini 72 saat içinde Atlantik şişer gösterir. | Open Subtitles | حسنا، تنبؤ الطقس يظهر قدوم أمواج أطلسية خلال 72 ساعة |
Bu nedenle tıpta tahmini bir açıklamadan yola çıkıp bir öngörü yaptıktan sonra bunu nüfus üzerinde test ederiz. | TED | ولذلك، نقوم في الطب وبعد خلق تنبؤ تجاه التفسير التخميني، نقوم باختباره من خلال دراسة المجموعات. |
Bir gözlem yaparız, o gözleme bir açıklama tahmin ederiz ve sonra diğer gözlem ve deneyleri yaparak test edebileceğimiz bir öngörüde bulunuruz. | TED | إذ نقوم بإجراء ملاحظة، ونقوم بتخمين تفسير لها، ونقوم بخلق تنبؤ يمكننا اختباره من خلال تجربة أو عملية ملاحظة أخرى. |
Bir gözlem yaparız, bu gözleme dayanan bir açıklama tahmin ederiz, sonra test edebileceğimiz bir öngörüde bulunuruz. | TED | نقوم بإجراء الملاحظات، ومن ثم نقوم بتخمين تفاسير لتلك الملاحظات، ومن ثم نقوم بخلق تنبؤ يمكننا اختباره. |
yani ses tavrınız, eşinizle konuştuğunuzda ne zaman boşanacağınızı tahmin etmeye yardım edebilir. | TED | وحالتك الصوتية عندما تتكلّم مع زوجتك، يستطيع المساعدة على تنبؤ ما إذا كنت ستطلّق وحتّى وقت حدوث ذلك. |
Ve bu da, her çocuğun puanının bazı Meraklı George oyunları baz alınarak yapılan bilgisayar tahmini. | TED | وهذه هي تنبؤ الحاسوب لكل علامة طفل، اعتمادًا على بعض ألعاب جورج الفضولي. |
Güneşin bir dahaki Salı'ya söneceğini iddia eden her uçuğun test edilebilir bir tahmini vardır. | TED | أي مهووس يدعي أن الشمس ستخرج خارجاً في يوم الثلاثاء وقد حصل على تنبؤ قابل للإختبار |
Hiç bir hastalık sonucunun tahmini, birisinin hayat kalitesinde bu derece belirleyici ve etkili olamaz. | TED | ولا يوجد تنبؤ لمدى قوة هذا في التحكم في جودة عيش شخص ما |
Bu emtia fiyatlarının nasıl değişeceğine dair öngörü değil; Fiyatlardaki yükselişinin doğurduğu sonuçların sonucu, uzun vadeli sonuçların... | TED | هذا ليس تبنؤ حول كيف تتغير أسعار السلع. إنه تنبؤ للتبعات، التبعات بعيدة الأمد، لتحقيق النمو عبر أسعار متزايدة. |
Aslında illeride ulaşmak isteyeceğimiz nokta kanserin ne zaman orataya çıktığı ortaya çıkarken ne gibi değişikliklere neden olduğu, ve hangi tedavilerin kanseri tedavi edebildiği bilgilerini içeren bir öngörü modeli. | TED | و نحن نحاول بالفعلا الوصول إلى نقطة يكون لدينا فيها نظام تنبؤ حيث نستطيع فهم، متى يحصل السرطان، ما يحصل حقا فيه، و أي علاج سيعالج ذلك السرطان. |
Hiçbir semptom yok, ama öngörü var. | TED | لا أعراض، يوجد هنا تنبؤ. |