Nobel ödülünü aldığı bu hayatının en büyük gününde orada olmayacaksın. | Open Subtitles | في أهم أيام حياته حيث ينتظر جائزة نوبل ولن تحضر هناك |
Nobel ödülünü bile alabilirdi ama politikacılara yağ çekmeyi hiç sevmezdi. | Open Subtitles | كان يستحق جائزة نوبل لعينة و لكنه كان يكره أن يتملق |
1915'te, Nobel Ödülü Tesla'nın hayatına bir kez daha girmişti. | Open Subtitles | في عام 1915 دخلت جائزة نوبل حياة تيسلا من جديد |
Senin, Nobel Ödülü dağıtan bir ülkede doğduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أنكِ ولدتِ في بلد توزع جائزة نوبل. |
Nobel ödüllü bir bilim adamına mı, ucuz bir porno yıldızına mı? | Open Subtitles | عالم حائز على جائزة نوبل ام بطلة افلام اباحية درجة ثانية ؟ |
Nobel Ödül komitesinin kapımı çalmasını beklemiyorum fakat ufak bir adımdır. | TED | ولا أنتظر من لجنة جائزة نوبل أن يطرقوا بابي، لكنه جهد متواضع، أو شيء بسيط. |
Benzer bir şekilde, astronomların bu buluşu Nobel ödülünü şüphesiz gayet iyi bir şekilde hak ediyordu ama buradan benzer bir soru çıkardılar. | TED | نفس الشيئ ، ان نتائج الفلكيين ادت بالتأكيد انهم يستحقون جائزة نوبل بجدارة ولكنهم طرحوا سؤالاً مماثلاً |
Gelecek sene Nobel ödülünü alacaz. Büyük paraların olduğu yer. | Open Subtitles | العام المقبل ,سنذهب للحصول على جائزة نوبل ستكون هذه اكبر مكافأة |
Nobel ödülünü 20'sinden önce alacak! | Open Subtitles | سيحصل على جائزة نوبل قبل أن يبلغ العشرين |
Nobel ödülünü şu genetikçiye verdiler. | Open Subtitles | أعطوا زميلنا الذي يعمل في مجال علم الوراثة جائزة نوبل |
Marconi Nobel ödülünü, Tesla'nın kesinlikle kendine ait olduğunu düşündüğü çalışması ile almıştı. | Open Subtitles | ماركوني كان بالفعل قد اخذ جائزة نوبل مقابل اعمال ظن تيسلا وله الحق انها له |
Lazımlığa yapılan kaka değerlerine göre Nobel Ödülü dağıttıklarını sanmıyorum. | Open Subtitles | لم أكن أعلم أنهم يعطون جائزة نوبل للتغوط في القعّادة |
Eline alınca dağılan Millennium Falconlar için Nobel Ödülü olsa garanti almıştık. | Open Subtitles | لو كانت هناك جائزة نوبل لصقور الألفية التي تتفكك عندما تلتقطها, فسنُرشح |
Yazarlardan ilki, Alexis Carrel, bir Nobel Ödülü sahibi. | TED | الكاتب الأول، اليكسيس كاريل، حاصل على جائزة نوبل. |
Birkaç ay önce fizik dalındaki Nobel Ödülü bugüne kadarki en önemli astronomik gözlemlerden biri olarak nitelendirilen bir buluş için iki astronom ekibine verilmişti | TED | منذ شهور قليلة تم منح جائزة نوبل في الفيزياء الى فريقين من علماء الفلك عن كشف تم الاشادة به كأحد أهم الاكشافات الفلكية على الاطلاق |
Bugün, bu genç kadın benim. Nobel ödüllü ben. | TED | واليوم، هاته الشابة هي أنا، حائزة على جائزة نوبل. |
Ben Cambridge'deyken, Nobel ödüllü bir ekonomistin öğrencisi olmuştum ve bence, o bile, 10 için yüksek derdi. | Open Subtitles | لقد كنت من المشرحين للحصول على جائزة نوبل في علوم الاقتصاد من جامعة كامبردج واعتقد ان المبلغ الذى ذكرتيه هو غالي جدا |
1976, İsveç Nobel Ödül Töreni | Open Subtitles | السويد، 1976 مراسم حفل جائزة نوبل |
Onu doğru olarak ayarladım mı boyutsal perdenin içinden geçeceğim ve Nobel Ödülümü alacağım. | Open Subtitles | عندما أعايرها جيدا سأعبر حالا عبر ستارة الأبعاد وأستحق جائزة نوبل |
Nansen Uluslararası Mülteciler Ofisi, bu uygulanabilir stratejiyi tanımasıyla Nobel Barış Ödülü'nü aldı. | TED | والمكتب الدولي للاجئين حصل على جائزة نوبل للسلام تقديراً لهذ الاسترتيجية القابلة للتطبيق. |
Aradaki beklenmeyen bu fark, bazıları için şaşırtıcı olurken, bazıları için değildir. Daniel Kahneman’ın çalışmasını okuyanlar bunu normal karşılıyor. Kendisi Nobel ödüllü bir ekonomist. | TED | تباين كبير للغاية، مثير للدهشة للبعض ولكن ليس مستغربًا للذين قرأوا أعمال دانيال كانيمان على سبيل المثال، الإقتصادي الحائز على جائزة نوبل. |