| O kadar önemli bir kavram ki türümüzün yaşamı ve sürmesini ona borçluyuz. | TED | إنها ظاهرة مهمة جداً بحيث أن نجاة و تقدم نوعنا كبشر يعتمد عليها، |
| Başvurularını kabul ettiğim için o kadar mutlu olmuşlardı ki. | Open Subtitles | هم كانوا سعداء جداً بحيث كانوا أخذتهم خلال هذا التطبيق |
| Bu objeler o kadar güçlüdür ki... kainatın bütün diğer harikalarını parçalayabilirler. | Open Subtitles | هناك أجسام قوية جداً بحيث يمكنها تمزيق جميع عجائب الكون الأخرى بعيداً. |
| Sistemi ve işleyişi çok benzediği için, onu yedinci alem olarak düşünebiliriz. | TED | حيث أن عملياتها وكيفية عملها شبيه جداً بحيث أنه يمكن التفكير بها كالمملكة السابعة. |
| Elinizdeki kaynaklar tamamen tükenmiş durumda... öyle ki... bir şilininiz bile yok. | Open Subtitles | وإئتمانك كبير جداً بحيث لا يمكنك أن تتمنى أن ترفع شلن واحد |
| Tafta o kadar serttir ki müdahale olmadan bozulmadan durur ve şifon o kadar yumuşaktır ki cildinizin üzerinde su var sanırsınız. | Open Subtitles | كيف أن قماش التفتة قاسي للغاية يكاد أن يقف من تلقاء نفسه , والشيفون ناعم جداً بحيث ينساب على بشرتكم كـ الماء |
| Yer çekimi o kadar güçlüdür ki hep karanlığın içinde ufkun ötesinde gizlidir. | Open Subtitles | الجاذبية قوية جداً بحيث إنها تختفي دوماً في الظلام إلى ما وراء الأفق. |
| Ta ki gözümü alamayacağım kadar güzel bir şey görene kadar. | Open Subtitles | حتى رأيت شيئاُ جميلاً جداً بحيث لم استطع التوقف عن التحديق |
| Benim psikozum, öte yandan, şeytanlarımın o kadar korkunç olduğu bir kabus ki bütün meleklerim çoktan gitti. | TED | ان فصامي من جهة أخرى هو كابوس يقظ فيه شياطيني مخيفة جداً بحيث هربت منه جميع ملائكتي |
| Somali yakınlarındaki Dijibouti burası ve o kadar uzak ki oraya ancak helikopter ile ulaşabildik. | TED | في جيبوتي المجاورة للصومال، و كان المخيم في منطقة نائية جداً بحيث كان علينا أن نستقل المروحية للوصول إليه. |
| Aslında, model o kadar basit ki, 6 kelimeyle özetleyebilirsiniz. Hastasınız! İlaç alın! Bir şeyleri öldürün! | TED | في الحقيقة، النموذج بسيط جداً بحيث يمكن تلخيصه بست كلمات: تعاني مرضًا ،تأخذ حبة،تقتل شيئاً. |
| Eğer toprak küçük parçalardan oluşmuş olursa sıkışık hâle geliyor, o kadar sıkışık oluyor ki su sızamıyor. | TED | اذا ما كانت التربة تتكون من جزيئات صغيرة فهي تصبح متضامة متضامة جداً بحيث يصعب دخول الماء فيها. |
| Nihayet, orman o kadar yoğun oluyor ki güneş ışığı artık zemine ulaşamıyor. | TED | أخيراً، تصبح الغابة كثيفة جداً بحيث يصعب وصول الضوء إلى الأرض مجدداً. |
| Eğer akıllı bir satıcıysanız, o zaman öyle pahalı bir mal koyarsınız ki kimse onu almaz, çünkü artık karşılaştırınca 33 dolarlık şarap o kadar da pahalı görünmemektedir. | TED | اذا كنت تاجر تجزئة ذكي، عندها، ستضع عرضاً غالياً جداً بحيث لا يستطيع أحد شراءه من على الرف، لأنه فجأة تصبح زجاجة النبيذ ذات 33 دولاراً ليست غالية بالمقارنة. |
| O kadar karmaşık ki ne yapacağımızı bilmiyoruz. | TED | وهو معقد جداً بحيث أننا لا نعلم ما نفعله. |
| Bu, bir şeyi o kadar çekici bir hale getiriyordu ki sizin o şeyin peşinden gitmeniz gerekiyordu. | TED | ما يجعل شيئا ما يبدو جذاباً جداً بحيث يجب عليك أن تلاحقه. |
| Şu an çok kırılgan, en ufak bir yanlış anlaşılma... herşeyi bozabilir. | Open Subtitles | إنها رقيقة جداً بحيث أن أدنى خطأ قد يفسد كل شيء |