Bir süreliğine de olsa kucağına almak istersen belki o zaman imzalarsın. | Open Subtitles | اذا أردت فقط .. حضنه طوال الوقت المتبقي له ونسيان الباقي .. |
Sen kimsenin kucağına oturmasan iyi olur. Bacaklarını kırarsın. | Open Subtitles | لا يجدر بكِ الجلوس في حضنه ستكسرين ساقيه |
Bir bakmışsın konsantrasyonun kaybolmuş... ve kendini banyoda kendi kucağına bağırırken bulursun! | Open Subtitles | الشيىء الثاني الذي ستعرفه هو فقدك تركيزك و ستحبس في الحمام و تبدا بالصراخ في حضنه |
Vantrolog öncelikle küçük bir çocuğun kucağında oturduğuna bizi inandırmalıdır. | TED | كان المتمتم من بطنه يجعلنا نصدق ان الطفل الذي يجلس على حضنه |
Alın onu. Aman tanrım! Kıçımın onun kucağında olduğu da nereden çıktı? | Open Subtitles | يا إلهي, مهما يكن الأمر عن كون مؤخرتي في حضنه |
Eğer annesi de odadaysa, kucağına yastık koymak zorunda kalıyor. | Open Subtitles | ,إن كانت أمه في الغرفه يلتقط الوسادة و يضعها على حضنه |
Onun kucağına oturup bir çoğunda hayale dalardım. | Open Subtitles | كنت أجلس في حضنه وأحلم أحلام اليقضة معظم الوقت |
Onun kucağına oturur skor cetvelini tutardım. | Open Subtitles | و كنت أجلس في حضنه و أحتفظ ببطاقة التسجيل |
Ama bazen konuklar, mesela patronum kucağına oturup ona ellerinle ambrosya salatası yedirmeni .yanlış yorumlayabilir. | Open Subtitles | ,لكن بعض الأحيان ضيوف, مثل رئيسي يمكن ان يسيء الظن عندما تجلسين على حضنه و تطعميه سلطة فواكه بأصباعك |
Hayır, o Crazy Don'dı. Kızlara kucağına oturmalarını teklif eden ve kuzey kutbunu bulmaya çalışan sakallı evsiz bir adam. | Open Subtitles | كلاَّ، إنّه مجرّد رجل متشرّد بـ لحيةٍ يطلبُ من الفتيات أن يجلسن على حضنه ويحاولون ايجاد القُطب الشّمالي. |
Çünkü baban beni kucağına oturtmayı severdi ta ki bundan fazlasını yapıncaya dek. | Open Subtitles | لأن والدك احب ان اجلس فى حضنه الى ان اصبح الامر اكثر من هذا |
Noel Baba'ya benzeyen o herif beni hep kucağına oturtmaya çalışıyor. | Open Subtitles | هذا سانتا كلوز، تبدو ' المتأنق يسعى دائما لجعل لي أن أجلس في حضنه. |
Pardon. Babam beni kucağına oturtup Hamptons'daki evin civarında | Open Subtitles | عذراً لم أقد سيارة منذ وضعني أبي على حضنه و جعلني أقود |
Hatırlıyorum da ben küçükken, hatta küçük değil küçücükken babam beni kucağına alır direksiyonu kullandırırdı. | Open Subtitles | حسناً, ليس صغيرة .... و لكن طفلة كان والدي يقوم بوضعي في حضنه ويدعني أقود السيارة |
kucağına oturtup dümeni kullandırması. | Open Subtitles | وأنا جالساً في حضنه أدير الدفّة. |
Ve o da beni İsa'nın yaptığı gibi kucağına oturttu. | Open Subtitles | ووضعني على حضنه كما فعل المسيح |
Babam eskiden beni kucağına oturtup direksiyonu verirdi. | Open Subtitles | أبي، كان يسمح لي أن أجلس في حضنه وأقود. |
Maçta yerfıstığı yerken Chris bütün kabukları kucağında biriktiriyordu. | Open Subtitles | كنا نأكل الفستق ومن ثم نظرت للأسفل و كريس لديه جميع الأصداف على حضنه |
kucağında dans edebilmek için, oksijen tankını kenara çekmem gerekirdi. | Open Subtitles | كنت أحرّك أنبوبة الأكسجين جانباً حتى أرقص في حضنه |
Bir hesap yaptım, büyük büyükbabamın tam olarak o yıldan 118 yıl önce doğduğunu fark ettim ve ben onun kucağında 11 yaşına kadar oturmuştum ve bunun ne şimdi ne de tarihte hiçbir şey olmadığını fark ettim. | TED | لكن قمت ببعض الحساب، ولاحظت أن جدي الأكبر قد ولد ١١٨ سنة قبل تلك السنة . وجلست في حضنه حتى أصبح عمري ١١ سنة . ولا حظت أنه لا يمثل شيئا في الوقت أو التاريخ. |
Döndüğünde bir bebek gibi kucağında ağlıyorum. | Open Subtitles | حينما يعود، أبكي في حضنه كالطفل |
o alman elçisiyle olan toplantıda kim 425 00:19:39,885 -- 00:19:42,854 kucağını ona açtı? | Open Subtitles | من طلبها تحديداً ووضعها في حضنه خلال الاجتماع |