Su hakkını kaybetmiyor, sadece bu hakkı ya da bir kısmını toprak yerine dereye yönlendirmeyi seçiyor. | TED | فهو لن يخسر هكذا حصته المائية وقد اختار ان يمارس حقه او جزء منه .. على الجدول .. بدلاً من على الارض |
Onun "teminatı" avuçlarında, kalbinde, cesaretinde. Bir yurttaş olarak hakkı. | Open Subtitles | و ضماناته تكمن فى يديه ,و قلبه,و شجاعته,و فى حقه كمواطن |
...hakkı olan bir şeyi alması için yalvartmak,.. | Open Subtitles | أن تدعيه يجلس متسولاً الوعد الهامس الذى كان حقه على أى حال |
Benjamin hak ettiği emekliliği ve dinlenmeyi almak için gün sayıyordu. | Open Subtitles | بينيامين رأى ان من حقه الحصول على راحة مناسبة وتقاعد |
- Onun haklarını göz ardı eden yok. - Evet, ediyoruz. Onun haklarını göz... | Open Subtitles | ـ لم نُنكر عليه حقوقه ـ إن لم نمنحه فرصة,فنحن ننكر عليه حقه |
Ama bir insanın, haklı ya da haksız yaşadığı semtte belli bir düzen istemeye hakkı vardır. | Open Subtitles | لكن عليكم أن تعترفوا بأن الشخص سواء كان مخطئا أم مصيبا من حقه الرغبة بالحي الذين يعيش فيه بالطريقة التي يريدها |
Bunun için geldik, bu meseleyi düzeltmek için. Bizi tutuklamaya hakkı yoktu. | Open Subtitles | لهذا جئنا هنا مباشرة ، وليس من حقه اعتقالنا |
"Bir Yüksek Mahkeme hakimi Bay Gandi'nin saldırıya direnmedikleri için dava etme hakkı olduğunu teyit etti." | Open Subtitles | .كان من حقه أن يقاضيهم بتهمة الاعتداء طالما أنه لا هو و لا السيد خان قاوموا الاعتقال |
Verdikleri yemeği seçme hakkı yokmuş bu da kişilik haklarına saldırıymış. | Open Subtitles | فقدم شكوى , يقول بانه لا خيار له فيما يطعمونه و هذا يتعارض و حقه المدني |
Bunu yapmaya hakkı yoktu. Sense onun hayatını kurtardın. | Open Subtitles | لا أستطيع، ليس من حقه فعل ذلك وأنت تستدير وتنقذ حياته |
Bu arada, o profesörün seninle öyle konuşmaya hakkı yoktu. | Open Subtitles | بالمناسبة , هذا البروفيسور ليس من حقه التحدث إليك على هذا النحو |
İzin vermek onun hakkı değil. Bu bizim kararımız. | Open Subtitles | ليس من حقه أن يقبل أو يرفض، إنه قرارنا نحن. |
Burada durup ölmesini seyredemeyiz. 27 dakika daha hakkı var. | Open Subtitles | لا يمكن أن نقف هنا ساكنين ريثما يموت، من حقه الـ27 دقيقة القادمة |
Caesarion, Sezar'ın oğlu olarak kral ünvanını ve tanrılaştırılmayı hak talep etmeli. | Open Subtitles | -ان قيصرون هو ابن القيصر و من حقه المطالبة بالملك و القابه |
Bana kudretli aslanın kızkardeşinin taç üzerinde hak iddia ettiği söylendi. | Open Subtitles | سمعت أن أخت الأسد القوي تعارض حقه في العرش |
Herkesin iyiliğine olacağını düşündüğünüz şüpheli sezgileriniz adına birinin en doğal medeni haklarını elinden almamı istiyorsunuz, bu mudur? | Open Subtitles | حقه المدني الطبيعي من أجل احساس غامض إلهي، هل هذا هو الغاية منه أيها السادة؟ |
- Theresa, ben... benim "herkes adil yargılanmalı" fikrim var. | Open Subtitles | تيريزا , اعرف فكره ان الجميع من حقه تمثيل عادل |
O, bir baba ve onun bazı haklı kaygıları var. | Open Subtitles | أنه أباك ومن حقه أن يظهر لك بعض مما يقلقه |
Eğer savaş hâlâ sürüyorsa, seni vurma hakkına sahiptir. | Open Subtitles | سيفعل ذلك لأن من حقه أن يطلق عليك في حالة الحرب |
Misafir işçi programı birinin yasal statüsünü işverenine bağlar ve işçiyi örgütlenme hakkından mahrum kılar. | TED | يقيد هذا البرنامج حالة الشخص القانونية إلى رب العمل، و ينكر حقه في توفيق أوضاعه. |
Bir akrabanın ölümünü konu olarak seçmek elbette dostumuz Doniel'in... en doğal hakkıdır. | Open Subtitles | اختار دنيال للكتابة عن موت الجد وهذا حقه |
Taşı, hükümdarlık hakkının tanrısal olduğu şeklinde yorumladı. | Open Subtitles | اعتبره علامة، علامة على أنّ حقه في الحكم كان مقدّسًا |
2. bendi gereği, sanığın idam cezasına çarptırılmasına, ve sonsuza dek kamu haklarından yoksun kılınmasına karar vermiştir. | Open Subtitles | ولم يطبق المجلس الأعلى حقه في تخفيف العقوبة. |