Eve geldiğinde çantasını hemen yere boşalttı ve şekerlerin içine dalıp oracıkta uyuyakaldı. | Open Subtitles | عاد للبيت ، رمى حقيبته على الأرض هجم على الحلوى نام تماماً هناك |
çantasını taşımak değil, içini şehir için yararlı şeylerle doldurmak bile benim için bir onurdur. | Open Subtitles | انني اتشرف ليس بحمل حقيبته فقط وانما بملئها بالاغراض التي اظن ان المدينة تحتاج اليها |
Söylendiğine göre, kahverengi bir evrak çantasında 25,000 $'ı olan bir avukatı var. | Open Subtitles | من المفترض أن لديه محام يمتلك خمسة و عشرين ألف دولارا في حقيبته |
çantası hâlâ odasında, traş seti falan, herşey içinde. | Open Subtitles | حقيبته مازالت في غرفته. ادوات الحلاقه.وكل شي. |
Babamla kaçmıştır diye düşündük çünkü çantasına kıyafetlerini doldurup öyle çıkmıştı. | Open Subtitles | إعتقدنا بأنهُ هرب من المنزل لأنه أخذ حقيبته مع بعض الملابس |
Ve dairenden bulduğumuz eroinler de onun çantasından çaldıkların. | Open Subtitles | أوه، وحزمة من الهيروين وجدنا في شقتك أنك سرقت من حقيبته. |
Seattle'dan dönerken, adamın teki yukarıdaki çantasını alırken koluma vurdu. | Open Subtitles | فى رحلة الرجوع من سياتل شخص ضربنى وهو يحمل حقيبته على رأسه |
10 yıl boyunca her gece onun çantasını karıştırdım bütün özel konuşmalarını gizlice dinledim, giysilerine dinleme aygıtları yerleştirdim. | Open Subtitles | كل ليله لمدة عشر سنوات,كنت أتسلل الى حقيبته تصنت على كل محادثاته الخاصه وزرعت أجهزة تصنت فى ملابسه |
Rusya Başkanı saldırı şüphesiyle nükleer çantasını harekete geçirdi ve erken fırlatma sistemi geri sayıma girdi. | Open Subtitles | وكنتيجة لهذا الهجوم قام الرئيس الروسي بتنشيط حقيبته النووية لبدء العد التنازلي لسلسة ما قبل الإنطلاق |
Tacizci şu anda sıranın önünde, banttan çantasını alıyor. | Open Subtitles | الشاذ على أول الصف يضع حقيبته على الحزام الأن |
Yani şimdi çantasında patates taşıyan 83 yaşında bir adamım. | Open Subtitles | أعني أنني رجل ذو 83 سنة ولديه بطاطس في حقيبته |
çantasında bir şişe yasadışı içki var. Tutmamı ister misin? | Open Subtitles | وهناك جرة من النبيذ في حقيبته أتريدني أن أحتفظ بها؟ |
Çıktığımda, yanımdan çantasında Şikago bayrağı rozeti olan bir adam geçti | TED | و عندما غادرت مر بي فتى كان يضع شارة علم شيكاغو على حقيبته. |
çantası olmadan tekneye gitmiş olma ihtimali var mı? | Open Subtitles | أيحتمل أنه قد ذهب للمركب من دون أخذ حقيبته ؟ |
Onun çantası olsa anlardım | Open Subtitles | إذا كانت هذه هي حقيبته فإن الأخرى ليست كذلك |
Deli olmalısın." Onun yerine yere doğru eğilir ve beş tane taş alır ve çoban çantasına koyar devamında devle karşılaşmak için dağdan aşağı inmeye başlar. | TED | و بدلا من ذلك ينظر إلى الأرض و يلتقط خمسة أحجار و يضعهم في حقيبته ويبدأ في النزول من على جانب الجبل ليقابل العملاق. |
Oradaki meyhaneciye adamımızı tarif ederek çantasından para düşürdüğünü ve bu paraları ona geri vermek istediğimi söyledim. | Open Subtitles | و وصفتُ غريبنا للجرسون هناك مُدَعِيًا أنه أسقط زوجين من الشلنات من حقيبته و كنتُ أريد أن أعيدهم له |
Sonra anahtarları al, valizi aç ve kağıtları yak. | Open Subtitles | و من ثم ستأخذ المفاتيح لتفتح حقيبته و تحرق ما بها من أوراق |
çantasının içinde imzaladığım ortaklık kağıtlarını buluyorlar. | Open Subtitles | داخل حقيبته كانت توجد عقود الشراكة التي وقّعتها |
- Bu, kazada yanında olan çanta mı? | Open Subtitles | هل تلك هي حقيبته التي تم انتشالها من موقع الحادث ؟ |
Yani, Bavulu vermediğimizi çok iyi biliyordu, ama onu bizden geri istemedi bile. | Open Subtitles | أقصد، هو يعرف بأننا لم نسلـّم حقيبته ولكنـّه لم يطالب باسترجاعها |
Adam iki kez ateş etmiş, kaçmış ve çantayı bırakmış. | Open Subtitles | الرجل يطلق الرصاص مرتين، وفر هارباً تاركاً حقيبته |
Gümrük bavulunu aramak isteyince neredeyse isyan çıkarttı. | Open Subtitles | كاد أن يفتعل مشكلة عندما أرادوا تفتيش حقيبته |
Bay orta yaş krizi eve geldi, valizini evin orta yerine bıraktı ve ayrılmak istediğini söyledi. | Open Subtitles | زوجي جاء للمنزل .. رمى حقيبته .. وقف في وسط غرفة المعيشة وطلب الطلاق |
Ben sabah programını izlerken o yürüyüş yapar, ardından sırt çantasıyla okula gider. | Open Subtitles | يركض و انا اتابع برامجي الصباحية يذهب الى جامعته مع حقيبته بعد ذلك |
Saat 21:00 'dan önceydi ve ben onu ofisin yarısını bavuluna koyarken ve de bazı bilgisayar dosyalarını silerken gördüğüme eminim. | Open Subtitles | قبل 9: 00، وأنا متأكد من أنني رأيته وضع كل ما كان فوق مكتبه في حقيبته |
Büyük yarıştan önceki gece, ağzına kadar dolu o çantayla evde olur. | Open Subtitles | فى ليلة السباق الكبير, سيعود الى منزله مع حقيبته محشوّة |