"حقيبته" - Translation from Arabic to Turkish

    • çantasını
        
    • çantasında
        
    • çantası
        
    • çantasına
        
    • çantasından
        
    • valizi
        
    • çantasının
        
    • çanta
        
    • Bavulu
        
    • çantayı
        
    • bavulunu
        
    • valizini
        
    • çantasıyla
        
    • bavuluna
        
    • çantayla
        
    Eve geldiğinde çantasını hemen yere boşalttı ve şekerlerin içine dalıp oracıkta uyuyakaldı. Open Subtitles عاد للبيت ، رمى حقيبته على الأرض هجم على الحلوى نام تماماً هناك
    çantasını taşımak değil, içini şehir için yararlı şeylerle doldurmak bile benim için bir onurdur. Open Subtitles انني اتشرف ليس بحمل حقيبته فقط وانما بملئها بالاغراض التي اظن ان المدينة تحتاج اليها
    Söylendiğine göre, kahverengi bir evrak çantasında 25,000 $'ı olan bir avukatı var. Open Subtitles من المفترض أن لديه محام يمتلك خمسة و عشرين ألف دولارا في حقيبته
    çantası hâlâ odasında, traş seti falan, herşey içinde. Open Subtitles حقيبته مازالت في غرفته. ادوات الحلاقه.وكل شي.
    Babamla kaçmıştır diye düşündük çünkü çantasına kıyafetlerini doldurup öyle çıkmıştı. Open Subtitles إعتقدنا بأنهُ هرب من المنزل لأنه أخذ حقيبته مع بعض الملابس
    Ve dairenden bulduğumuz eroinler de onun çantasından çaldıkların. Open Subtitles أوه، وحزمة من الهيروين وجدنا في شقتك أنك سرقت من حقيبته.
    Seattle'dan dönerken, adamın teki yukarıdaki çantasını alırken koluma vurdu. Open Subtitles فى رحلة الرجوع من سياتل شخص ضربنى وهو يحمل حقيبته على رأسه
    10 yıl boyunca her gece onun çantasını karıştırdım bütün özel konuşmalarını gizlice dinledim, giysilerine dinleme aygıtları yerleştirdim. Open Subtitles كل ليله لمدة عشر سنوات,كنت أتسلل الى حقيبته تصنت على كل محادثاته الخاصه وزرعت أجهزة تصنت فى ملابسه
    Rusya Başkanı saldırı şüphesiyle nükleer çantasını harekete geçirdi ve erken fırlatma sistemi geri sayıma girdi. Open Subtitles وكنتيجة لهذا الهجوم قام الرئيس الروسي بتنشيط حقيبته النووية لبدء العد التنازلي لسلسة ما قبل الإنطلاق
    Tacizci şu anda sıranın önünde, banttan çantasını alıyor. Open Subtitles الشاذ على أول الصف يضع حقيبته على الحزام الأن
    Yani şimdi çantasında patates taşıyan 83 yaşında bir adamım. Open Subtitles أعني أنني رجل ذو 83 سنة ولديه بطاطس في حقيبته
    çantasında bir şişe yasadışı içki var. Tutmamı ister misin? Open Subtitles وهناك جرة من النبيذ في حقيبته أتريدني أن أحتفظ بها؟
    Çıktığımda, yanımdan çantasında Şikago bayrağı rozeti olan bir adam geçti TED و عندما غادرت مر بي فتى كان يضع شارة علم شيكاغو على حقيبته.
    çantası olmadan tekneye gitmiş olma ihtimali var mı? Open Subtitles أيحتمل أنه قد ذهب للمركب من دون أخذ حقيبته ؟
    Onun çantası olsa anlardım Open Subtitles إذا كانت هذه هي حقيبته فإن الأخرى ليست كذلك
    Deli olmalısın." Onun yerine yere doğru eğilir ve beş tane taş alır ve çoban çantasına koyar devamında devle karşılaşmak için dağdan aşağı inmeye başlar. TED و بدلا من ذلك ينظر إلى الأرض و يلتقط خمسة أحجار و يضعهم في حقيبته ويبدأ في النزول من على جانب الجبل ليقابل العملاق.
    Oradaki meyhaneciye adamımızı tarif ederek çantasından para düşürdüğünü ve bu paraları ona geri vermek istediğimi söyledim. Open Subtitles و وصفتُ غريبنا للجرسون هناك مُدَعِيًا أنه أسقط زوجين من الشلنات من حقيبته و كنتُ أريد أن أعيدهم له
    Sonra anahtarları al, valizi aç ve kağıtları yak. Open Subtitles و من ثم ستأخذ المفاتيح لتفتح حقيبته و تحرق ما بها من أوراق
    çantasının içinde imzaladığım ortaklık kağıtlarını buluyorlar. Open Subtitles داخل حقيبته كانت توجد عقود الشراكة التي وقّعتها
    - Bu, kazada yanında olan çanta mı? Open Subtitles هل تلك هي حقيبته التي تم انتشالها من موقع الحادث ؟
    Yani, Bavulu vermediğimizi çok iyi biliyordu, ama onu bizden geri istemedi bile. Open Subtitles أقصد، هو يعرف بأننا لم نسلـّم حقيبته ولكنـّه لم يطالب باسترجاعها
    Adam iki kez ateş etmiş, kaçmış ve çantayı bırakmış. Open Subtitles الرجل يطلق الرصاص مرتين، وفر هارباً تاركاً حقيبته
    Gümrük bavulunu aramak isteyince neredeyse isyan çıkarttı. Open Subtitles كاد أن يفتعل مشكلة عندما أرادوا تفتيش حقيبته
    Bay orta yaş krizi eve geldi, valizini evin orta yerine bıraktı ve ayrılmak istediğini söyledi. Open Subtitles زوجي جاء للمنزل .. رمى حقيبته .. وقف في وسط غرفة المعيشة وطلب الطلاق
    Ben sabah programını izlerken o yürüyüş yapar, ardından sırt çantasıyla okula gider. Open Subtitles يركض و انا اتابع برامجي الصباحية يذهب الى جامعته مع حقيبته بعد ذلك
    Saat 21:00 'dan önceydi ve ben onu ofisin yarısını bavuluna koyarken ve de bazı bilgisayar dosyalarını silerken gördüğüme eminim. Open Subtitles قبل 9: 00، وأنا متأكد من أنني رأيته وضع كل ما كان فوق مكتبه في حقيبته
    Büyük yarıştan önceki gece, ağzına kadar dolu o çantayla evde olur. Open Subtitles فى ليلة السباق الكبير, سيعود الى منزله مع حقيبته محشوّة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more