Kafanızın arkasını çarptığınız için kısa süreli hafıza kaybı yaşıyorsunuz. | Open Subtitles | إنه فقدان ذاكرة لمدة قصيرة من الضربة على مؤخرة رأسك |
Kirsan ateşi yetişkinleri etkilemez, yada hafıza kaybına sebep olmaz. | Open Subtitles | ولا تسبب فقدان ذاكرة حسنا, ذلك يمكن إن يكون حقيقي |
O sadece, hafızası olmayan ve ansiklopedilerden edindiği bilgilerle can sıkan biri. | Open Subtitles | إنه مجرد فتى بدون ذاكرة ولديه معرفة دقيقة ومزعجة في الموسوعة العالمية. |
Bir kas hafızası en zor zamanları bile atlatır, benim hafızam ağlayana kadar güldüğüm ya da gülene kadar ağladığım günlerle dolu. | TED | ذاكرة العضلات التي تتغلب حتى على أكثر الأوقات مرارة، تلطخت ذاكرتي بأيام من الضحك حتى بكيت، أو بالبكاء حتى ضحكت. |
hafızan kuvvetli değil diye benim yaralarımı deşmeye mi geldin? | Open Subtitles | تجيء بعد 13 سنة وتجرحني لأن عندك ذاكرة سيئة ؟ |
Kağıdın bu hafızasını kullanarak alıcıya kartı tecrübe etmesi yoluyla rehberlik edebiliyordum. | TED | كنت قادرة على استخدام ذاكرة المواد لأقود المتلقي عبرالبطاقة لتجربة ذلك الشعور. |
Birincisi, beyinde bir anı bulup onu işaretlersiniz ve sonra onu bir düğme aracılığıyla etkinleştirirsiniz. | TED | أولاً، جد و ضع علامة لتمييز ذاكرة في الدماغ، و ثم فَعِّلها بمفتاح. |
Zamanlayıcıyla uğraşıyordum, birden yarıldı ve içinden bir flash bellek çıktı. | Open Subtitles | كنت أعبث بالمؤقت و عندما نزعت غطاءه سقطت منه ذاكرة بيانات |
Maalesef ki sadece bir dozluk hafıza iksiri temin edebildim. | Open Subtitles | للأسف لمْ أستطع استحصال ما يكفي إلّا لجرعة ذاكرة واحدة |
Bay Harris hastaneye kaldırıldı ve birkaç saat sonra geçici hafıza kaybıyla uyandı. | Open Subtitles | أُخذ السيد هاريس إلى المستشفى واستيقظ بعد عدة ساعات بفقدان ذاكرة قصير الأجل |
Bir hafıza büyüsü yapabiliriz ama saçları sökülmeye başladı mı? | Open Subtitles | يمكننا القيام بتعويذة استرجاع ذاكرة ولكن هل سقط شعر رأسه؟ |
Daha iyi ruh hâli, enerji, hafıza ve dikkat. | TED | مزاج أفضل، طاقة أفضل، ذاكرة أفضل، انتباه أفضل، |
Dosya yoktu. Cep telefonunun hafızası boştu ama dosya saklanmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | ذاكرة الهاتف فارغة، لكن هذا لا يعني أنه لا يوجد مجلّد مخفي. |
Aynı zamanda bir dizi hafızası. Hiçbir şeyi bir dizinin haricinde öğrenemezsiniz veya hatırlayamazsınız. | TED | أنها أيضاً ذاكرة تسلسلات. لا يمكنكم تعلم أو استرجاع أي شيء خارج تسلسل. |
Bu yarışmaya katılan herkes sana ortalama bir hafızası olduğunu söyleyecektir. | TED | كل من يشارك في هذه المسابقة يخبرك بأن لديه ذاكرة متوسطة فقط |
Çocukluğumdan beri, ezbere dayalı hafızam çok kötü. | TED | منذ أن كنت طفلا، وأنا لدي ذاكرة حفظ سيئة، |
Senin inanıImaz bir hafızan vardır. | Open Subtitles | أنت يُمْكِنُ أَنْ تَعمَلُ هذا. عِنْدَكَ ذاكرة مُدهِشة. |
Kötü bir ikiz ortaya çıkacak ya da biri hafızasını kaybedecek diye bekliyordum. | Open Subtitles | كنت أنتظر توام شرير أو ان يصاب أحد بفقدان ذاكرة او ما شابه |
Böylece sahte bir anı oluşturuldu, çünkü teknik olarak kötü hiçbir şeyin yaşanmadığı bir yerde, yanlış noktada korku duydu. | TED | فإذاً قد تكونت ذاكرة خاطئة، لأنه بالخطأ أصبح يخاف بيئة حيث، عملياً، لم يحدث أي شيء سيء فيها. |
Kendisi amnezik (bellek kaybı) ve çok büyük ihtimalle dünyadaki en zayıf hafızaya sahip. | TED | هو رجل فاقد للذاكرة والذي بأغلب الظن يمتلك أسوأ ذاكرة بالعالم |
SR: Mesela korku anısı oluşturduktan sonra, hipokampus şu şekilde gözüküyor. | TED | ستيف: فهكذا يبدو شكل الحصين بعد تكوين ذاكرة خوف، مثلاً. |
Birkaç başarılı uygulamada, teröristlerin yapılan işleme dair hiçbir anıları yoktu. | Open Subtitles | في عدد قليل من الحالات الناجحة، الإرهابيين ليس لديهم ذاكرة عملية |
Bilgisayar hafızasında büyük bir hasar vardı. Karman çorman olmuştur. | Open Subtitles | هناك ضرر هائل في ذاكرة الحاسوب الأرجح أن الأمور اختلطت عليه |
Bu kasaba birinin hatırasına benziyor gittikçe silinmekte olan bir hatıra. | Open Subtitles | .. هذا المكان وكأنه ذاكرة شخص ما للمدينة ، والذاكرة تتلاشى |
Sadece 21 yaşında olan anılarını hatırlıyor. | Open Subtitles | لقد استعاد ذاكرة التي فقدها منذ ان كان عمره 20 |
Yani çoğu atlet, başarısını kas hafızasına atfetse de, kasların aslında hafızaları yoktur. | TED | لذا، بينما الكثير من الرياضيين والفنانين تعود نجاحاتهم إلى ذاكرة عضلاتهم، فإن العضلات ليست لها ذاكرة في حد ذاتها. |
Hatta İngilizce bile konuşuyor. Christophe'un eşi yok. hafızasının büyük kısmı korunmuş. | Open Subtitles | يمكنه أن يتحدث الإنجليزية إنه فريد من . نوعه لديه ذاكرة جيدة جدا |