Hissettiğim gibi görünüyorum. Acıl tatlı ve sancılı iki saat. | Open Subtitles | إنه بخصوص ما أحسّه، ساعتان من العرق النّتن وإراقة الدّماء. |
Hemen bir güncelleme yapayım. İki saat oldu. Düzenleme yapmayı bırakamıyor. | Open Subtitles | خبر سريع، مضت عليها ساعتان وهي لا تكف عن ترتيب الحاجيات |
Onu hastaneye götürdüklerinden beri en az iki saat geçti. | Open Subtitles | لقد مضت ساعتان على الأقل منذُ أن أخذوها إلى المشفى |
Bakım birkaç saat daha sürecekmiş ama biz yine de başlayacağız. | Open Subtitles | قالت الصيّانة أنها ساعتان فقط و لكننا سنبدأ على أي حال |
Miami'ye yalnızca iki saat mesafedeki bir yerde sizin sağlınız için dua eden bir uygarlığın var olduğunu düşünmek gerçekten muhteşem bir şey. | TED | ومن المدهش أن تفكر أنه وبهذا القرب من Miami ساعتان فقط ، يوجد حضارة كاملة من الناس تصلي كل يوم من أجل وجودك |
Bir iki saat içinde buraya girecek ve yüzüşümü gerçekleştireceğim. | TED | اه في ساعتان من الزمن سوف اكون هنا و اقوم بسباحتي. |
Başkan havuzu kapattı, ...iki saat sonra buluşmamızı istedi. | Open Subtitles | ،الرئيس إقترض حمام السباحة و التي يريد مقابلتها بعد ساعتان هي أنا |
Eğer iki saat içerisinde babam geri dönmezse kendi iyiliğiniz için yola koyulmalısınız. | Open Subtitles | إان لم يعد ابانا خلال ساعتان أنت يجب أن تكمل طريقك، من أجل مصلحتك. |
İki saat içinde Alp dağlarını aşıp İsviçre'ye varırsın. | Open Subtitles | فى خلال ساعتان ستكون على جبال الالب ومنها الى النمسا |
İki saat oldu! Daha fazla bekleyemem! | Open Subtitles | فقط طال الامر ساعتان, لا استطيع الانتظار اكثر. |
Malzemelere bakıp, tatil sonrası toplanmaya karar vermek için iki saat mi? | Open Subtitles | ساعتان من التحديق لكي يقرر أن نجتمع ثانية بعد العطلة |
İki saat yol üstüne bir de bu tırmanış. Sırf başka bir harabe göreceğiz diye. | Open Subtitles | ساعتان من الترحال, وها نحن هنا فقط لمشاهدة خرابة |
Günde iki saat, haftada altı gün. | Open Subtitles | هذا صحيح. ساعتان يوميا ستّة أيام في الإسبوع |
Aynı iki saat. Sana bir hafta diyor, ona bir gün. | Open Subtitles | ساعتان متماثلتان، يقول لك بعد أسبوع وهو يوم واحد |
birkaç saat sonra evdeyiz. yapabilirsin, ve bu senin için harika olacak. | Open Subtitles | ساعتان وسنكون في البيت - يمكنك أن تفعلها وسيقوي هذا موقفك - |
Epeyce geciktin İki saattir bekliyorum. | Open Subtitles | أَخذتَ وقتَكَ الحلوَّ بالتأكيد. أنا أَنتظرُ هنا ساعتان. |
Ordu, donanma, hava kuvvetleri ve özel kuvvetlerin gelip sana onları yerine koydurmadan önce en fazla iki saatin olacak | Open Subtitles | لديك على الأكثر ساعتان قبلما يصل الجيش ، ويجعلك تعيدها |
Ayrıca, eğer kıçını oturaktan kurtarmak istiyorsan zaten bir kaç saat sürecek. | Open Subtitles | بالاضافة أذا أردت أن تُخرج الكرسى سوف يستغرق هذا ساعتان بأى حال |
Geçen sene Bangalore'da birkaç millik mesafeyi birkaç saatte aldım. | TED | استغرقت ساعتان لقطع أميال قليلة في بانجالور العام الماضي. |
Henüz iyi anlamadığınız bir dildeki iki saatlik kimya dersi iyi bir sakinleştirici etkisi yaratabiliyor. | TED | ساعتان من حصة الكيمياء بلغة لاتفهمها جيدًا بعد يمكن أن تكون مُنومًا جيدًا جدًا. |
Hazırlanıp harekata katılmak için iki saatimiz var. | Open Subtitles | امامكم ساعتان لتحصلوا على المخزون اللازم للبحر . ثم بعد ذلك نقوم بالمناورة |
Ne şanslısınız ki, 2.30 saat içinde kalkan uçakta yeriniz hazır. | Open Subtitles | طائرة علي حجزتم أنكم حظكم حسن من ونصف ساعتان خلال ستُغادر |
İki saate sıfır dakika. Bütün birlikler saldırıya hazır ol. | Open Subtitles | ساعتان قبل ساعة الصفر جميع الوحدات جاهزة للهجوم |
Bu kadar çok ajanla bir katı iki saatten daha kısa sürede ararlar. | Open Subtitles | مع هذا العدد الكبير من العُملاء، سيخلون كل الطوابق خلال أقلِ من ساعتان. |
Küçük ejderlerin yumurtadan çıkabilmeleri iki saati buluyor. | Open Subtitles | مضت ساعتان كي يخرج التنين رأسه من البيضة |
Eğer programın sonunda açıklayacaklarsa, hâlâ iki saatim var. | Open Subtitles | ما زالت لدي ساعتان إن كانوا يخططون لإعلان الهوية نهاية البرنامج |