- Bu yüzden geldim zaten. Ayrılırken seni teknede göremedim. | Open Subtitles | هذا سبب مجيئي لأنني لم أركِ على متنها حين غادر |
Bak, buraya gelme sebebim sana, ona akıl vermen için yalvarmak. | Open Subtitles | أنظر, إن سبب مجيئي هنا, هو لأن أتوسل إليك أن تقنعه بعقلانية |
İşte bu yüzden buradayım size yardım etmek için susuzluğunuzu gideriyorum, size hayatın en önemli hediyesini suyla veriyorum. | Open Subtitles | هذا سبب مجيئي إلى هنا لتوزيع الإغاثة أروي عطشكم لإعطاء الحياة نفسها بفضل الماء |
Sorun değil. Onun için gelmedim. Sana yeni bir fırsat sunmak için buradayım. | Open Subtitles | لا بأس، ليس هذا سبب مجيئي إلى هنا، جئتُ لأعرض عليكَ فرصة جديدة |
İyi bir kavganın tadını çıkarmayalı uzun yıllar oldu. Ama buraya Gelme nedenim farklı. | Open Subtitles | مرّت عصور منذ استمتعت بشجار لائق، لكن هذا ليس سبب مجيئي. |
Buraya kadar gelmemin nedeni sensin ve tek kelime daha istemiyorum. | Open Subtitles | انظري, انت سبب مجيئي الى هنا وانا لا اريد سماع كلمه اخرى |
- Buraya bu yüzden gelmedim. - Kendini böyle mi avutuyorsun? | Open Subtitles | لم يكن ذلك سبب مجيئي إلى هنا - أذلك ما تحدّثين به نفسك؟ |
Buraya neden geldiğimi bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لست أدري حتى سبب مجيئي إلى هنا. |
Ama kim olduğumu ve neden burada olduğumu bir kenara bırak ve kendine şu önemli soruyu yönelt: Nasıl? | Open Subtitles | انسَ للحظة سبب مجيئي و مَنْ أكون و اطرح على نفسك السؤال الأهمّ... |
Bu sabah bir sizin oraya birinin girdiğini duydum. bu yüzden geldim. | Open Subtitles | لقد سمعت بأنه تمّ اقتحام المكان هذا الصباح , هذا هو سبب مجيئي |
Kesinlikle. Bu yüzden geldim. Tamam. | Open Subtitles | صحيح ، من الواضح بأن ذلك سبب مجيئي ، حسناً |
Ben de bu yüzden geldim, bence ayrılsak daha iyi olacak.. | Open Subtitles | هذا سبب مجيئي اعتقد من الافضل ان انتقل |
Buraya gelme sebebim de bu zaten. | Open Subtitles | في الواقع هذا هو سبب مجيئي لهنا |
Samimiyetinden şüphem yok Philip. Aslında gelme sebebim bu. | Open Subtitles | لا أشكّ بعزيمتك يا (فيليب)، ذلك سبب مجيئي بصراحة |
Kızımın öldürülmesinden sorumlu. Bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | إنّه مسؤول عن مقتل ابنتي وهذا سبب مجيئي إلى هنا |
Seni buradan çıkarmaya çalışıyorum. O yüzden buradayım. | Open Subtitles | أحاول أن أخرجك من هنا , هذا . سبب مجيئي إلى هنا |
Kızağı görmüştüm. Bunun için gelmedim. | Open Subtitles | رأيت المنزلقة من قبل ليس هذا سبب مجيئي إلى هنا |
O kadar yolu Gelme nedenim bu. | Open Subtitles | هذا سبب مجيئي إلى هنا |
Kirasını ödemediği için buradayım. | Open Subtitles | هو لايدفع الايجار وهو سبب مجيئي هنا |
Buraya kadar gelmemin nedeni sensin ve tek kelime daha istemiyorum. | Open Subtitles | انظري, انت سبب مجيئي الى هنا وانا لا اريد سماع كلمه اخرى |
- Tamir edecekler. - O yüzden gelmedim. | Open Subtitles | ليس هذا سبب مجيئي. |
neden geldiğimi bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لست متأكدة من سبب مجيئي |
neden burada olduğumu, biliyor musun? | Open Subtitles | وأجهل سبب مجيئي هنا |
Bak Danni, burada olma sebebim, ilk olarak kurukafa çakmağını geri vermek. | Open Subtitles | سبب مجيئي هنا أولاً أردت أن أعيد لك ولاعتك ذات الجمجمة |
Burada olmamın nedeni o aptalın dahi planlarından birini uygulamaya koyması. | Open Subtitles | .. لكن سبب مجيئي إلى هنا بأن هذا الأبله قام بتنفيذ إحدى خططه العبقرية |
Aslında burada olmamın sebebi öğle yemeği yemek. Düşündüm de belki işe geri dönmeni kutlayabiliriz. | Open Subtitles | سبب مجيئي في الواقع لنتغدى سوية، فكرت أن نحتفل باستعادتك لوظيفتك |
Buraya niçin geldiğimi gayet iyi biliyorsun. | Open Subtitles | تعرفين الآن بالضبط سبب مجيئي إلى هنا |
Her neyse, eve geri döndü ve bu nedenle buradayım. | Open Subtitles | على أيّ حال، هو عاد إلى المدينه و هذا سبب مجيئي هُنا |