| Çünkü röntgen gibi bir şey değil bu, filmini çekelim sonuçlara bakalım sonra herkes yoluna gitsin. | Open Subtitles | لأنها ليست مثل أشعة سينية حيث تستطيعين التقاط الصور و تطالعين النتائج ثم تمضين إلى حال سبيلك |
| Sonra kendi yoluna gidebilirsin benim de kafam rahat olur. | Open Subtitles | ومن ثم يمكنكِ أن تمضي إلى حال سبيلك وضميري سيكون مرتاحاً |
| Ve benimle değil. Kendi yolunu bulacaksın. Sana söylüyorum. | Open Subtitles | وليس معي، ستجدين سبيلك أؤكد لك هذا، ستجدين ذلك السبيل |
| yolunu basketboldan bulamazsın. Basketbol hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. | Open Subtitles | كرة السلة ليست سبيلك ، أنت لا تعرفين أي شيء عن كرة السلة |
| Sana bazı ilaçlar yazıyorum dostum, bunlar seni yola sokacaktır. | Open Subtitles | حسناً سوف أكتب لك سوف أكتب لك نص هنا وستذهب في حال سبيلك |
| Şu alttaki kısmı imzaladıktan sonra yolunuza devam edebilirsiniz. | Open Subtitles | كلما عليك هو أن توقّع هنا في الأسفل و امضِ في سبيلك |
| Bu söylediklerim hiçbir çağrışım yapmıyorsa sen yoluna ben yoluma. | Open Subtitles | أعني، أنا لم أقصد الشخص الخطأ يمكنك الذهاب إلى حال سبيلك |
| Goebbels'in senin için yürüttüğü bu göstermelik duruşmaların son perdesi. | Open Subtitles | مبالغة كبيرة لمُحاكمة صورية، غوبلز ذاك يُريد إخلاء سبيلك |
| Vücudunda beş farklı basınç noktasına parmak uçlarıyla vurur sonra da çekip gitmene izin verir. | Open Subtitles | إنه يضربك بأطراف أصابع يده وفى خمسة مناطق حيوية مختلفة من جسدك ومن ثم يتركك إلى حال سبيلك |
| Ver onu bana, striptizci. yoluna git sonra da. | Open Subtitles | سلميني اياه, يا متعرية و اذهبي في حال سبيلك |
| Sadece yürü, sandviçimi bana ver, sonra da yoluna devam et. | Open Subtitles | فقط تعال، ناولني ساندويتش الهراء وامضي في سبيلك. |
| Bizi çöz, geçide birlikte gidelim sen kendi yoluna git. | Open Subtitles | فك رباطنا... ... وسنذهب جميعا الى البوابة حيث تمضى فى سبيلك. |
| Söylediğim gibi, buraya yoluna engel olmaya gelmedik. | Open Subtitles | قلت لك اننا لم نأت كى نعترض سبيلك. |
| Sen her zaman kendine has biri oldun. Her zaman kendi yolunu kendin seçtin. | Open Subtitles | كلا ، لقد كنت دائما سيد نفسك لطالما صنعت سبيلك الخاص |
| yolunu bulman için sınır işaretlerini takip etmeliydin. | Open Subtitles | هناك، أنت تحتاج لِمعالم ... لتجد سبيلك فيما تبحث عنه |
| yolunu bulacaksın, John. Her zaman. | Open Subtitles | -ستجد سبيلك يا (جون ) فأنت تفعل ذلك دوماً |
| [Hep bir ağızdan] Allah yolunu açık etsin! | Open Subtitles | مهد الله سبيلك |
| Eşyalarını toplayacağız ve seni yola çıkartacağız. | Open Subtitles | سنحزم أغراضها ونرسلك بحال سبيلك. |
| Sana yemek çantası hazırlarım ve bir kutu iyi mermi ile yola koyulursun. | Open Subtitles | اوه ، نعم ، نستطيع ذلك ساقومبتوضيببعضالطعام... وعلبة جيدة من الرصاص. وستدهب في سبيلك. |
| Şu alttaki kısmı imzaladıktan sonra yolunuza devam edebilirsiniz. | Open Subtitles | كلما عليك هو أن توقّع هنا في الأسفل و امضِ في سبيلك |
| İşinizi bitirin de, yolunuza gidin. | Open Subtitles | تكلم وسندعك تذهب في سبيلك |
| Bu iyi niyetinize karşılık normalde alacağımı alıp yoluma giderdim. | Open Subtitles | عادة أرد لهم المجاملة، وأعفيك من حمولتك وأتركك في حال سبيلك. |
| Daha eklemen gereken çok şey var. Bir sürü insan senin için savaşmaya çok istekli. | Open Subtitles | ما زالت لديك ارتباطات مفرطة، أناس كثيرون يودون القتال في سبيلك. |
| Anlaşalım. Eğer benim için birşey yaparsan, gitmene izin veririm. | Open Subtitles | لنعقد اتفاق، قم بفعل شيء لي، وسادعك لحال سبيلك |