Hey, endişelenme. Her şey, Eğlence gelince düzelecek. | Open Subtitles | لا تقلق، ستتحسن الأجواء عندما يصل الترفيه |
Bence, bu turne giderek daha iyi olacak anlamına geliyor. | Open Subtitles | لذا أظن أن ذلك يعني أن الجولة ستتحسن أكثر فأكثر. |
Dürüst olmak gerekirse, ırk konusu Amerika'da düzelir mi bilmem. | TED | لنكون صريحين، أنا لا أعرف إذا كانت علاقات الأعراق ستتحسن. |
Seni buluşma yerine götürüyorum, Joe sana bir doktor bulacaktır ve doktor da seni tedavi edecek iyileşeceksin. | Open Subtitles | سأعيدك إلى جو حيث سيحضر لك الطبيب سيقوم الطبيب بمعالجتك ستتحسن |
Sık dişini dostum. İyi olacaksın. | Open Subtitles | ألم شديد من مكان الإصابة يا صديقي ستتحسن. |
Üzülmeyin. Scarlett iyileşecek ve başka çocuklarınız olacak. | Open Subtitles | إن سكارليت ستتحسن وسيكون هناك أطفال آخرون |
Sizi anlıyorum. Nereden bildiğimi sorma ama işlerin düzeleceğini biliyorum. | Open Subtitles | أفهم هذا، ولا تسألوني كيف أعرف هذا، ولكن ستتحسن الأمور. |
Bu arada, bundan sonra her şey daha da iyiye gidecek. Doğru mu? | Open Subtitles | بالمناسبة، أنها ستتحسن من هنا، حسناً، صحيح؟ |
Her şey yoluna girecek. Söz veriyorum. | Open Subtitles | الأمور ستتحسن قريبًا، أعدك بذلك. |
Sadece onu çok özlüyorum. Biliyorum kızım. Ama düzelecek. | Open Subtitles | اعلم ذلك ولكن ستتحسن الاوضاع أريد تأجيل الزفاف |
Karşı kıyıya geçebilirsek, her şey düzelecek, tamam mı? | Open Subtitles | و لو استطعنا فحسب العبور للجانب الآخر ، فإن الأمور ستتحسن عندها ، أتدرين ذلك ؟ |
Yalan söylemekten ve hiçbir şey düzelmeyeceğe halde düzelecek demekten nefret ediyorum. | Open Subtitles | أكره أن أخبر الناس أن الأمور ستتحسن بينما ليست كذلك |
Eğer onun için bir tane yakalayabilirsek, annem daha iyi olacak. | Open Subtitles | لو تمكنا من اصطياد واحدة منها من أجلها، فإن أمي ستتحسن كثيرا |
Evet, annem çok yakında yine iyi olacak. | Open Subtitles | نعم، أمي ستتحسن حالتها مجددا خلال وقت قصير |
Pasaportunuzla paranız size iade edilse, hafızanız düzelir mi? | Open Subtitles | هل ستتحسن ذاكرتك لو عاد لك جواز سفرك وأموالك؟ |
Seni buluşma yerine götürüyorum, Joe sana bir doktor bulacaktır... ve doktorda seni iyileştirecektir... iyileşeceksin. | Open Subtitles | سأعيدك إلى جو حيث سيحضر لك الطبيب سيقوم الطبيب بمعالجتك ستتحسن |
Biraz fazla plâstik israf etmişsin ama zamanla daha iyi olacaksın. | Open Subtitles | أنت تُهدِر القليل من البلاستيك، لكنك ستتحسن فيها. |
Karın atlatacaktır, Cedric. İyileşecek. | Open Subtitles | ستتحسن حالتها يا سيدريك ستكون على مايرام |
Beslenme alışkanlığı bir kez değiştirirsen her şeyin kendiliğinden düzeleceğini mi söylüyorlar? | Open Subtitles | هل قالوا لك بأنك ستتحسن إذا توقفت عن ذلك؟ |
Sen de olayların, bir gün daha iyiye gideceğine olan inancını asla kaybetmeyeceğine dair bir şeyler söylemiştin. | Open Subtitles | وقلتِ ألا نتوقف عن التصديق بأن الأمور ستتحسن |
Her şey yoluna girecek. Hep öyle olur. | Open Subtitles | حسنا، الأمور ستتحسن دائما ما تتحسن |
Ne kaybedersin ki? Konuşman iyileşir. Arkadaşlarını arayabilirsin. | Open Subtitles | ستتحسن في النطق و تزور اصدقائك من على الهاتف |
Biliyorum, üzücü bir şey dostum ama düzelecektir. | Open Subtitles | أعلم أنك متضايق يا صديقي و لكن الأمور ستتحسن |
Ama unutmuşum, sen tam da her şey düzeliyor dediğim an halıyı ayağımın altından çekmeye bayılıyorsun. | Open Subtitles | و لكنى نسيت من جديد أنك الشخص الذى يتلذذ بتمزيق الأوصال بمجرد أن أشعر و كأن الأمور ستتحسن نوعاً ما |
Oh, hadi ama. Trafiğe çıkalım... Daha iyi hissedeceksin. | Open Subtitles | لا تحزن , إذهب و اعمل في تحريك السير و ستتحسن |
- Doktor bazı testler yapıyor ama iyileşeceğini söyledi. | Open Subtitles | الدكتور مازال يجري بعض الفحوصات لكنه قال أنها ستتحسن |