Deniz kenarındaki çorak ülkeyi yöneten yaşlı biri olduğunu duymuştum. | Open Subtitles | سَمعتُ بأنّه رجل عجوزُ يَحْكمُ بلدِ قاحلةِ فيما وراء البحر |
Bu söylentileri duymuştum ama bağımsız bir ulusun bu işe karışacağı kimin aklına gelirdi? | Open Subtitles | سَمعتُ إشاعاتَ حول هذا لكن من كان يصدق بأن الأمة المستقلة كانت تديره؟ |
Patron, Duyduğuma göre o aptal polis kaçmış | Open Subtitles | يا زعـيم ، سَمعتُ بأنّ الشرطي ،شان هرب ويبحث عنك |
Pekâlâ, duyduğum kadarıyla bu hattın batısındaki her yer tehlikeli. | Open Subtitles | حَسَناً. مِنْ الذي سَمعتُ: كُلّ شيء غرب هذا الخَطِّ هنا |
Dinle, amcanın kumar işini sen devralıyormuşsun diye bir dedikodu Duydum. | Open Subtitles | سَمعتُ خلال شجرة العنب بأنّك تُسيطرُ لعبة عمّكِ. تَعْرفُ، الكبير الواحد. |
Dün konservatuarda seni dinledim. | Open Subtitles | سَمعتُ بأنّكي لْعبُتي في المعهد الموسيقي أمس. |
Geri geldiğini duyduğumda da, beni affettiğini sandım. | Open Subtitles | عندما سَمعتُ بأنّك عائدة إعتقدتُ بأنّك غْفرُت لي |
Onu gazetelerden, radyodan duymuştum. | Open Subtitles | سَمعتُ الإشاعاتَ في الورقةِ، على الراديو.. |
Gergin durumlarda kurulan ilişkilerin asla yürümediğini duymuştum. | Open Subtitles | سَمعتُ العِلاقاتَ إستندتْ على التجاربِ الحادّةِ أبداً لا تَعْملُ. |
Her erkeğin egosunun değiştiğini duymuştum. Ama bu ne benzerlik? | Open Subtitles | سَمعتُ بان لكل إنسان شخص يشبهه لكن بمثل هذا الشبه الغريب |
Ben onu beraber yatan çiftler hep birlikte kalırlar, olarak duymuştum. | Open Subtitles | سَمعتُ بأنّه كَانَ الزوج الذي يَضِعُ سوية يَبْقى سوية. |
Babamı telefonda onunla konuşurken duymuştum. | Open Subtitles | أنا فقط سَمعتُ بأنّ يَتكلّمُ على الهاتف إليها. |
Aşkın bu kadar hızlı olduğunu duymuştum. Fransızlar buna yıldırım diyor. Der tabii, lanet sapıklar. | Open Subtitles | سَمعتُ عن حدث الحبِّ ذلك الصومِ. اين لوس؟ |
Duyduğuma göre bir kurban-saldırgan etkileşim programı başlatıyormuşsun. | Open Subtitles | و سَمعتُ أنَ لديكِ ذلكَ البُرنامِج حولَ التَفاعُل بينَ الضَحية و الجاني |
Wayne Newton'ı Duyduğuma yemin edebilirdim. | Open Subtitles | أنا كان يُمكنُ أنْ أُقسمَ أنا فقط سَمعتُ وَين نيوتن. |
Bugün duyduğum ilk iyi haber bu. | Open Subtitles | تلك الأخبارُ الجيدةُ الأولى سَمعتُ طِوال النهار. |
Bu depresyon için duyduğum en saçma tedavi yöntemi. | Open Subtitles | ذلك أكثر علاجِ الكلام الفارغِ للكآبةِ أنا أَبَداً سَمعتُ عنه. |
Aslında Phileas evet, Foggi, senin bir mucit olduğunu Duydum. | Open Subtitles | اجل انه فيليس، في الحقيقة اذا، فوجي، سَمعتُ أنك مخترعَ |
Birşey ifade eder mi bilmiyorum, ama bir hafta önce buradaydı, başka bir hücre arkadaşı ile konuştuklarını Duydum. | Open Subtitles | أنا لا أَعْرفُ إذا يَعْني أيّ شئَ، لَكنَّه كَانَ هنا قَبْلَ إسبوع، وأنا سَمعتُ بأنّ يَتكلّمُ مع النزيلِ الآخرِ. |
Tüm konuşmaları dinledim, nefesini tüketme. | Open Subtitles | لقد سَمعتُ كلَ تلكَ الخُطَب يا أبتِ، لِذا وَفِّر على نفسِك |
Trudy'nin başına gelenleri duyduğumda New York'ta yaşıyordum. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ أَعِيشُ في نيويورك عندما سَمعتُ الأخبارَ حول ترودي. |
Aslına bakarsan son zamanlarda hiç cırcır böceği sesi duymadım. | Open Subtitles | في الحقيقة، أنا مَا سَمعتُ أيّ صراصير مؤخراً، الآن بأنّك تَذْكرُه. |
Küçük bir kız sesi duyduğumu sandım. | Open Subtitles | آه، إعتقدتُ بأنّني سَمعتُ صوت بنت صغيرةِ. |
Sesini duyunca geri dönemeyeceğimi anladım. | Open Subtitles | الثانية سَمعتُ صوتَها عَرفتُ بأنّني لا أَستطيعُ أَنْ أَعُودَ. |
Hiç böyle araba gaspı duymamıştım. | Open Subtitles | الذي لا يَبْدو مثل أيّ سرقة سيارات تلك أنا أَبَداً سَمعتُ عنه. |