Buraya gelmek için izni olduğunu söylediler, ama gene bir şey yaptı herhâlde. | Open Subtitles | قالوا إنه سُمح له بالحضور لكن لا شك أنهم أفسدوا الأمر بطريقة ما |
Bir adamın ailesine bakma izni vardır, değil mi? Frank. | Open Subtitles | سُمح للرجل أن يُساعد عائلته، أليس كذلك؟ |
Majesteleri, birkaç İnanç militanına Kızıl Kale'ye giriş izni verildi. | Open Subtitles | يا صاحبة الجلالة، عدّة أعضاء من "مُحاربي العقيدة" سُمح لهم الدّخول لحصن "الريد كيب". |
Böylece, bu tuhaf TV programı ile birlikte insanların oturma odalarının bir parçası olmamıza izin verildi. Müzikle, doğayla ve insanlarla | TED | إذن سُمح لنا أن نكون جزء من غرفة الجلوس لدى الناس بهذا البرنامج التلفزيوني الغريب، من خلال الموسيقى والطبيعة والناس. |
İki takımın da, ayrı ayrı, kendi yöntemleri üzerinde tam zamanlı çalışılmasına izin verildi. | TED | سُمح للفريقين العمل منفصليَن بدوام كامل كلٌّ بأسلوبه الخاص. |
Yılda yalnızca bir görüşe izin verdiler iki haftada bir de mektuba. | Open Subtitles | سُمح لها بزيارة واحدة في العام و رسالة واحدة كل أسبوعين |
Dinle beni Gon-kun. Kapıyı açabilmeniz için üçünüze burada çalışma izni verilmiştir. | Open Subtitles | اسمعني يا (جون)، سُمح لثلاثتكم بالعمل سويًّا على فتح البوّابة. |
Giriş izni mi verildi? | Open Subtitles | سُمح لهم؟ |
Giriş izni verildi. | Open Subtitles | "سُمح بالدخول" |
Giriş izni verildi. | Open Subtitles | "سُمح بالدخول" |
1955 yılında Batı Almanya'ya bir ordu kurmaları için izin verildi. | Open Subtitles | في 1955، سُمح لألمانيا الغربية بتشكيل جيش |
Kurtulanların rahatça yaşamalarına izin verildi. | Open Subtitles | سُمح للناجين أن يعيشوا بأفضل الظروف المتاحة |
Her tür gerekli gücü kullanmalarına izin verildi. | TED | و سُمح لهم باستخدام القوة عند الضرورة. |
Merhaba arkadaş. Giriş yapmana izin verildi. | Open Subtitles | مرحبًا يا صديقي، لقد سُمح لك بالدخول |
Nina Simone'nun tam olarak olmak istediği, kişiye izin verildi mi?" | Open Subtitles | هل سُمح لـ(نينا سيمون) أن تكون الشخص الذي كانت عليه؟ .." |
Licinius'un Konstantina ve ogulları Licinianus'la birlikte Yunanistan'da bir villada izdivaca çekilmesine izin verildi. | Open Subtitles | سُمح لـ(ليسنيوس) بالتقاعد بدارة في (اليونان) مع (قسطنطينا) وابنهما ( ليسنيانس). |
Provalara başlamamıza izin verdiler ama elimizde yeni bir senaryo yoksa, birkaç parçayı tekrar sahnelemekten öteye gidemeyiz. | Open Subtitles | لقد سُمح لنا بالتدرب لكن أقصى ما يمكننا فعله هو تقديم بعض العروض إذا لم تتوفر لدينا رواية جديدة |
Arabulucularımızdan birinin onunla konuşmasına izin verdiler. | Open Subtitles | أحد مفاوضينا سُمح له بأن يتحدث إليها |
Tatilden sonra geri gelmesine izin verdiler. Teşekkürler Tanrım. | Open Subtitles | سُمح له بالعودة بعد الأجازة حمداً لله |