İki ayrı noktaya yiyecek koydular, tabi ki yulaf ve besinle kendi arasında bir bağlantı kurdu. | TED | ثم قاموا بوضع الغذآء عند نقطتين، وجبة شوفان بالطبع فقامت بصنع وصلة .. بين قطعتي الشوفان. |
Pirincimiz var, meyveli pançımız kuru üzümlü yulaf ezmesi, bebek. | Open Subtitles | نحن عندنا رزّ، لكمة فاكهة... زبيب شوفان مجروش، طفل رضيع. |
Ben de bir jambonlu omlet alabilir miyim? Biraz daha yulaf ezmesi dostum. Bu defa tabakta tutmaya çalış. | Open Subtitles | شوفان مجروش أكثر وحاولُ إبْقائه على الصحن هذا المرة |
Evet, Yulaflı kurabiyelerde yulaf bulunur. | Open Subtitles | نعم، كوكيز شوفان مجروش له شوفان مجروش فيهم. |
Pekala, ruj, göz kalemi, selpak Yulaflı çubuklar, aspirin. Başka ne vardı? | Open Subtitles | حسناً ، أحمر شفاه ، كحل ، مناديل شوفان ، أقراص أسبرين ، ماذا أيضاً؟ |
Ve Siobhan da dışarıda bir yerde, onu tek başıma koruyabileceğimi sanmıyorum. | Open Subtitles | ،وبوجود (شوفان) بالخارج فلا أحسب أنني أستطيع حمايتها بنفسي |
Doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordum. - Senin için, Siobhan için. | Open Subtitles | كنت أحاول إيجاد الكلمات المناسبة لكِ ولـ(شوفان) |
Bazıları nasıl yulaf ezmesi giyilir iyi biliyor. | Open Subtitles | بَعْض الناسِ يعرفون فقط كَيفَ يَلْبسونَ شوفان مجروشَ. |
Harika! Akşam yemeğinde yulaf ezmesi yiyemez. | Open Subtitles | عظيم، لا يمكن أن أتناول شوفان مجروش على العشاء |
Aslında diğer ürünlerinizle de ilgilensek, tüm Quaker yulaf ürün ailesi etrafına bir cumartesi sabahı TV programı da ayarlayabiliriz. | Open Subtitles | حسناً ، أعتقد أنه إذ دعيتمونا ، إلى بقية مجالات شركتكم يمكننا عمل برنامج تلفزي صباح السبت حول جميع عائلة شوفان كويكر |
Burada yulaf ezmesi olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | اذن, اعلم ان لديّنا دقيق شوفان, ربما او جي مجمدة. |
Kahvaltıda tek yediğim içtiğim yulaf, yoğurt... ..kahve, portakal suyu ve tost. | Open Subtitles | أتعلم أن كل ما أفطرت عليه كان شوفان ولبن قهوه وعصير برتقال وخبز |
"Yulaflı üzümlü kurabiyede kimse eline su dökemez. | Open Subtitles | يشعرون بالحب ، إنها تصنع أفضل كعك شوفان على الإطلاق |
Yulaflı ekmeğe Black Forest hamburgeri. | Open Subtitles | لحم خنزير الغابة السوداء على شوفان العسل |
Yulaflı ekmeğe Black Forest hamburgeri. | Open Subtitles | لحم خنزير الغابة السوداء على شوفان العسل |
Doktor Isles, kuru meyve soslu Yulaflı bir yemek yapılmasını özellikle rica etmiştim. | Open Subtitles | لقد طلبت بالتحديد وجبة خاصة شوفان مقطع ناعم فوقه الفاكهة المجففة |
Büyükannenin nefis Yulaflı kurabiyeleri neredeyse hazır! | Open Subtitles | كاد كعك شوفان الجدة اللذيذ أن يجهز |
Siobhan neye bulaştığını biliyordu, Felix. | Open Subtitles | -عرفت (شوفان) ما كانت مقدمة عليه (فيلكس ) -أقفلي فمك اللعين ولنتحدث عن (هيلاينا ) |
Demek, Siobhan'ın listesinde dokuz kurul üyesi vardı. | Open Subtitles | هناك 9 أعضاء على لائحة (شوفان) انتحر اثنان منهما |
- Bir Skype randevumuz var. Siobhan bir zirve istiyor. | Open Subtitles | لدينا موعد على وسيلة تواصل تريد (شوفان) معلومات |
Nasıl idare edeceğiz bilmiyorum, yulafımız bile yok. | Open Subtitles | أنا لا أعرف كيف سنعيش ؟ فليس لدينا شوفان بالفعل |