Yapamayacağını biliyordum kaybedecek bir şeyin olmasa bile. | Open Subtitles | علمت انك لن تفعلها حتى انه ليس لديك شيء لتخسره |
İlk defa kaybedecek bir şeyin var. | Open Subtitles | للمرة الأولى على الإطلاق، لديك شيء لتخسره. |
Senin kaybedecek bir şeyin olmayabilir. | Open Subtitles | ربما لا يكون لديك شيء لتخسره لكن أنا لدي مستقبل مخطط له، |
Hayatta kaybedecek bir şeyin yokmuş gibi dolaşmaktan vazgeçmen gerek. | Open Subtitles | تحتاج إلى التوقف عن السير عبر الحياة كأنما ليس لديك شيء لتخسره. |
Hem de kaybedecek hiçbir şeyin yokken bile! | Open Subtitles | حتى انه ليس لديك شيء لتخسره |
- Çünkü kaybedecek hiçbir şeyin kalmadı. | Open Subtitles | لأنه لم يعد لديك شيء لتخسره |
Sponsorumla konuştum ve "en kötü ne olabilir ki, oğlun zaten seninle konuşmayı reddediyor, kaybedecek bir şeyin yok" demişti. | Open Subtitles | لقد تحدّثت إلى راعييْ و لقد قال: "ما اسوأ شيءٍ قد يحدث؟ ليس لديك أية شيء لتخسره |
Senin için söylemesi kolay. kaybedecek bir şeyin yok tabii. | Open Subtitles | الكلام سهل ليس لديك شيء لتخسره |
O zaman kaybedecek bir şeyin yok. | Open Subtitles | اذاً لديك شيء لتخسره وكل شيء لتربحه |
Sadece kaybedecek bir şeyin varsa risk sayılır. | Open Subtitles | إنها مخاطرة فقط إذا كان لديك شيء لتخسره |
Senin kaybedecek bir şeyin var. | Open Subtitles | -لديكَ شيء لتخسره . |