Beni evlilikten tiksindiren tek bir şey vardır: Evli kadınlar. | Open Subtitles | هناك شيئاً واحد يجعلني لا أريد الزواج وهو النساء المتزوجات |
Bu, tek bir şey dışında, güzel bir görevdi. | Open Subtitles | كانت تلك مهمة كبيرة ولطيفة.. فيما عدا شيئاً واحد |
Emin olduğum tek bir şey söyleyebilirim hapisteyken, sokaktakinden daha uzun süre hayatta kalacak. | Open Subtitles | بامكاني أن أقول شيئاً واحد على وجه التأكيد أنه سيعيش في السجن أطول من عيشه في الشارع |
Sizi yenebilecek tek bir şey var... | Open Subtitles | ثمة شيئاً واحد يمكنه أن يهزمكم |
Size tek bir şey söyleyeceğim o kadar! | Open Subtitles | حسناً، سأقول لكم شيئاً واحد وليس شيئاً آخر! |
Bunu ancak göstererek açıklayabilirim. Arkada sadece tek bir şey kalmıştı. | Open Subtitles | لم يبقِ الأ شيئاً واحد فقط خلفهم "المادة الصفر" |
Herkes tek bir şey söylüyordu: | Open Subtitles | : جميعهم يقولون شيئاً واحد |
Şimdi yalnızca tek bir şey kaldı bende. | Open Subtitles | ...شيئاً واحد فقط مُتبقى لى الآن |
Anlaşabildiğimiz tek bir şey var. | Open Subtitles | حسناً شيئاً واحد يمكننا أن |
Beni tek bir şey ilgilendiriyor, Frank. ve o da: | Open Subtitles | (شيئاً أعجبني يا (فرانك شيئاً واحد |