Harry'nin bir yerde haklı olduğunu söylemek lazım. | Open Subtitles | عليّ القول , بانه بمستوى معيّن, لدى هاري وجهة نظر صائبة |
haklı olduğum için özür dilememi beklemiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنتِ لا تتوقعين منى أن أعتذر لكونى صائبة , أليس كذلك؟ |
Bu iyi bir fikir değil. Sen çocukları tanımazsın ki. | Open Subtitles | لا أظن أن هذه فكرة صائبة لا تعرف شيئاً عن العناية بالأطفال |
Yanılıyor olabilirim... ama beni öldürmenin iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | تعلم, قد أكون مخطئا لكني لا أظن أن قتلي فكرة صائبة |
Bu, "yanlış teoremler doğru öngörülerde bulunabilir" demenin daha başka fantastik ve akademik bir yolu. | TED | و هذه طريقة اكاديمية براقة أخرى لقول أن النظريات الكاذبة يمكن أن تؤدي الى توقعات صائبة |
Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Duygusal açıdan dengesiz gözüküyorsun. | Open Subtitles | لا أظن أن هذه فكرة صائبة فأنتِ تبدين غير مستقرةٍ عاطفياً |
Yapış şekli doğruydu demiyorum ama bir karar vermem gerekiyordu, değil mi? Ben de verdim. | Open Subtitles | إنني لا أقصدُ بكلامي بأن الطريقة التي فعلها صائبة لكن , كان عليّ بأن أتخذ قراراً أليس كذلك؟ ولقد إتخذت قراراً. |
Ayrıca ortalıkta vampir avcıları dolaşıyorken ana üslerinin dibinde yalnız yaşamak da pek iyi bir fikir değil diye düşünüyorum. | Open Subtitles | أيضًا كنت أفكّر إن كان هناك صائدو مصاص دماء طلقاء يعيشون بمفردهم لدى بيوتهم، فعلى الأرجح مغادرتي ليست فكرة صائبة. |
haklı olabilirsin ama Lance o kadar büyük bir sporcu oldu ki, bence halk onun hikayesini, hatta hikayenizi, öğrenmek ister. | Open Subtitles | على الأرجح أنتِ صائبة لكن أتعلمين ماذا ؟ لديه ميراث كبير وأظن أن الناس سيحبون سماع قصته قصتك أنتِ |
Yapmak zorunda olduğu şeylere gönüllü olmuştu çünkü haklı olduğumuzu biliyordu. | Open Subtitles | لقد كان مستعداً لفعل ما يجب عليه فعله لأنه علم أن قضيتنا صائبة |
Bir konuda haklı. Hiçbirimiz bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyoruz. | Open Subtitles | هي محقة بشأن أمر واحد وهو أن واحداً منا لا يجدها فكرة صائبة |
Ölümlü olmanın tehlikeleri hakkında haklı olabilirsin. | Open Subtitles | أجل ، رُبما لديكِ وجهة نظر صائبة بشأن مخاطر الحياة الفانية |
Bu iyi bir fikir değil. | Open Subtitles | .ـ ليس فكرة صائبة بالمرة . ـ لا تقلق لهذا |
İyi de ben... Bu iyi bir fikir değil. | Open Subtitles | نعم, ولكنني لا أعتقد أنها ستكون فكرة صائبة |
Ülkenizin savaşa girmesinin iyi bir fikir olduğunu mu düşünüyorsunuz? | Open Subtitles | وتعتقد إنها فكرة صائبة لتدخل بلدكَ في هذه الحرب ؟ |
Tek doğru ya da yanlış kararlarla tanımlanamayan tecrübelerimiz bir spektrumda var olabilirler. | TED | أبعد من تعريفها على أنها قرارات صائبة أو خاطئة ببساطة، تجاربنا يمكن أن توضع على طيف واسع. |
Filmlerde doğru şeyi yapmak için farklı bir yol izleyen kişilere verilen bir ad var: | TED | في الأفلام، لديهم اسم يطلقونه على الأشخاص الذين يسلكون طريقًا مختلفًا ليفعلوا الأشياء بطريقةٍ صائبة. |
- Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmam. | Open Subtitles | عودي للفراش إذن لا أعتقد أن هذه فكرة صائبة |
- Bunun iyi fikir olduğunu sanmıyorum. - Hadi ama. Topu topu bir sinema. | Open Subtitles | لا أعتقد ان هذه فكرة صائبة بالله عليك ، انه مجرد فيلم |
Sanki diğer şekilde olduğunda işimizi çok iyi yaptığımız için doğruydu. | Open Subtitles | وكأن الطريقة الأخرى صائبة لأنناكنانُبليحسنا! |
Ben etrafındayken Goldie hakkında bu şekilde konuşman pek iyi bir fikir değil. | Open Subtitles | إنها ليست فكرة صائبة أن تتحدث عنها وأنا موجود |