Ve kimin iyi bir karısı varsa cenneti şapkasında taşır. | Open Subtitles | و أن من لديه زوجة صالحه فهو يملك الجنه بقبعته |
Tatlım, ben bunu kastetmemiştim. İyi bir anne olmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | عزيزتي لم أعني ذلك كنت أحاول أن أكون أماً صالحه |
İyi bir anne olmak Abdul'u onun ihtiyaçlarını senden daha iyi şekilde karşılayacak birilerine vermek olabilir. | Open Subtitles | كونك تريدين أن تكوني أماً صالحه لرما يحتم عليك ترك تربية عبدول لأي أحد أفضل منك ويمكنه تلبية احتياجاته |
Biliyorum. Fakat o çabalayan bir mezun öğrenci ve sen kendi iyiliği için .onun sorumluluklarını uzak tutacaksın. | Open Subtitles | لكنه تلميذ تخرج مكافح وسوف تقلّلين من مسؤولياته من أجل صالحه |
Hep düşünüverdim ki babana bağırsam dahi bu onun iyiliği içindi. | Open Subtitles | انا فقط كنت اظن دائما حتى لو انني صرخت على والدك كان ذلك من اجل صالحه |
Ama çamur lehine olduğu halde bekliyor. | Open Subtitles | لكنه يبقى فى مكانه والارض الموحلة فى صالحه |
İyi bir anne olmak Abdul'u onun ihtiyaçlarını senden daha iyi şekilde karşılayacak birilerine vermek olabilir. | Open Subtitles | كونك تريدين أن تكوني أماً صالحه لرما يحتم عليك ترك تربية عبدول لأي أحد أفضل منك ويمكنه تلبية احتياجاته |
İyi bir vatandaş olmak, Tanrı'nın yolları, tamam mı? | Open Subtitles | صالحه مواطنه اكون وان ؟ حسنا , الرب طريق واتتبع |
Bakın kocanızın iyi bir adam olması sizin iyi bir kadın olmanız anlamına gelmez. | Open Subtitles | لقد وجدت انها ملهمه جدا , طيب؟ انظري, لمجرد ان زوجك رجل صالح ذلك لا يعني انك امراءة صالحه |
Şey, şöyle ki, senin bölgende çalışmaya başladığımda, seni cadde kameralarından bir kaç kez gördüm ve bana eski iyi bir arkadaşımı hatırlattın. | Open Subtitles | حسنٌ، حينما بدأت أعمل في قسمك و رأيتك بضع مراتٍ على كاميرا الشارع . لقد ذكرتني بصديقة صالحه |
Danışmanlar, arkadaşları hepsi Hannah'ın iyi bir kız olduğunu, sorunsuz, akıllı, yüksek notlu ve sevgilisiz olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | المستشارين والأصدقاء يقولون أن هانا فناةٌ صالحه لامشاكل، ذكية، معدلاتٌ عالية، دون مواعدات |
Benim iyi bir ebeveyn olduğumu ve kürtajından haberim olduğunu söylemeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدُكَ بأنّ تقول بأنّني والدة صالحه و أعلم بشأنّ إجهاضُكَ |
çok iyi bir kadındı biliyorum, dindar bir kadındı. | Open Subtitles | أعلم أنها كانت إمرأه صالحه إمرأه مسيحيه |
Kendi iyiliği için hakkını sana vermesinde ısrar ediyorsun. | Open Subtitles | بل ستلحين أنه من أجل صالحه عليه أن يقدم حقوقه إليك |
Çavuş Pierce'in başı belâda değil ama onun iyiliği için onu bulmamız gerek. | Open Subtitles | إن الرقيب (بيريس) ليس في مأزق لكننا نريد أن نجده من أجل صالحه |
Kendi iyiliği için IRS'i çağırdık. | Open Subtitles | جلبنا رجال دائرة الإيرادات الداخلية ولأجل صالحه... |
Kendi iyiliği için fazla cesurdu. | Open Subtitles | وكانت أيضا لعنة الشجاعة لها صالحه. |
IRS'i devreye sokup kendi iyiliği için onu planımıza uymaya zorladık. | Open Subtitles | جلبنا رجال دائرة الإيرادات الداخلية ولأجل صالحه... كان علينا التصرّف رغماً عن إرادته. |
Ve zorlu davalar söz konusu olduğunda, ilk itiraz eden taraf olmanın lehine olduğunu bilirdi. | Open Subtitles | و عندما يأتي إلى أكثر القضايا تعقيداً هو يعرف أنه سيكون في صالحه ليقوم برفضها في البدء |
Yükseklik, nem oranı, sıcaklık, hepsi onun lehine. | Open Subtitles | الارتفاع و الرطوبه و درجه الحراره في صالحه الان |
Tüm tanıklar ve ipucları onların lehine. | Open Subtitles | كل القرائن والشهود يبدو أن يكون في صالحه. |