Bir arkadaşının tiyatro gösterisine gittik, sonra çatı katında, bir partiye. | Open Subtitles | لقد ذهبنا الى عرض صديقه المسرحى وبعد ذلك إلى حفلة مملة |
O adamlardan biri o çocuğu hastanelik etti ve arkadaşını öldürdü. | Open Subtitles | أحد هؤلاء الرجال أخذ هذا الطفل إلى المستشفى و قتل صديقه |
Sen sadık, yakın arkadaş olmalısın. Ben yıldızların altında yaşıyorum. | Open Subtitles | لا بد أنك صديقه المخلص أنا الذي يسكن تحت السلالم |
Şüphesiz ki, Akhilleus, dostu Patroklos'u kurtarmak için kendini tehlikeye atar, hatta canını bile verirdi. | TED | قد ضحى أخيل بالتأكيد بحياته أو أعطى حياته ليحمي صديقه باتروكلوس. |
Aslında, benim bir arkadaşım var gibi. Charlotte Barnes'ı tanıyor musun? | Open Subtitles | في الحقيقه ربما يكون لدي صديقه واحده هل تعرفين شارلوت ؟ |
Sonra onun en yakın arkadaşıyla takılmaya başladım şimdiki saplantısı sadece beni izlemek. | Open Subtitles | ومن ثم بدأت اعبث مع صديقه المقرب والآن اصبح مهووس بمراقبتي |
İyi bir arkadaş asla söylemez Mary. Ama ben Simon'un da iyi arkadaşıyım. | Open Subtitles | انت صديقه جيده لانك لن تبوحي بالسر ولكني صديق جيد لسايمون ايضا |
Eğer iyi arkadaşın olsaydı, tarifi sana kendisi verirdi. | Open Subtitles | إذا كنت صديقه حقاً، لأعطاك الإتجاهات بنفسه. |
Bir arkadaşının tiyatro gösterisine gittik, sonra çatı katında, bir partiye. | Open Subtitles | لقد ذهبنا الى عرض صديقه المسرحى وبعد ذلك إلى حفلة مملة |
11 yaşımdayken, babam bana arkadaşının eve geldiğini söyledi ve ne derse yapmam gerektiğini, yoksa dayak yiyeceğimi söyledi. | Open Subtitles | وعندما كنتُ في سن الحادية عشر أخبرني والدي بأن صديقه آتِ وينبغي علىّ أن أفعل ما يقول وإلا سيضربني |
Programı ele geçirmek için arkadaşının karısını kaçırmaya ihtiyacı yok ki. | Open Subtitles | هو لا يحتاج لإختطاف زوجة صديقه حتى يضع يديه على البرنامج |
Ama ona arkadaşını öldürüp öldürmediğini sorduğumda, pişmanlık belirtisi gösterdi. | Open Subtitles | لكن حينما سألته إن كان قتل صديقه ، فومض ندماً. |
Duke ona kaybettiği arkadaşını hayatta tutma ümidini yitirmeyecek kadar kendini gösteriyor. | Open Subtitles | ديوك يظهر له ما يكفي لأقناعه بأنه صديقه المفقود ليبقي الامل حيا |
Yalnızca sevgilisini taciz eden bir arkadaşa sahip bir adamın arkadaşını saldırı anında durdurması gerektiğini söylemiyoruz. Bu toplumsal değişim yaratmanın safça bir yoludur. | TED | نحن لا نقول أن على الرجل الذي صديقه يسيء معاملة صديقته أن يوقف ذلك الصديق في لحظة الإساءة. |
Vanessa'nın beni mahvetmesini engelleyerek aslında oldukça iyi bir arkadaş olduğunu kanıtlamıştı. | Open Subtitles | في الحقيقه اثبتت انها صديقه جيده منذ ان حمتني من مخطط فانيسا. |
Evet, ama bu yoldan aşağı yürüdüğüm her zaman kendime eğer onunla tanışmasaydım sizinle arkadaş olmayacağımı kendime hatırlatıyorum. | Open Subtitles | نععم,لكن في كل مره أفكر بهالطريقه كان لابد أن أذكر نفسي, إن لم أكون قابلتها فلن أكون صديقه معك |
O bir aile dostu. Hayır mı demeliyim? | Open Subtitles | انها صديقه العائلة هل يجب علي أن أقول لا؟ |
Bunu soracak annem ya da yakın bir arkadaşım yok; babama da soramam. | Open Subtitles | وانا ليس لديه ام لسؤالها او صديقه, وانا بالطبع لا استطيع سؤال ابي. |
Yarın öğlene kadar seninle yatacağına dair arkadaşıyla iddialaştı. | Open Subtitles | لقد راهن صديقه انه يستطيع ان يعاشرك قبل ظهر غد |
Eğer aynı şeyi ben de yapmazsam, kendime onun arkadaşıyım diyemem. | Open Subtitles | لا استطيع ان ادعو نفسى صديقه اذا لم اضحى مثله |
Kuşkusuz, görevini.. eski bir arkadaşın, bütün hırçınlığı ile yapacaktır. | Open Subtitles | لا شك بانه سيؤدي واجبه مع صديقه القديم الذي يعاني بمرارة |
"Aşk" falan yok. Âşık değiliz. Onun kız arkadaşı var. | Open Subtitles | لايوجد حب ، لم يعد بيننا أي حب لديه صديقه |
Biliyorum sen onun arkadaşısın ve onun hatırına buraya geldin ama sana yardım edemem. | Open Subtitles | أعرف أنك صديقه و جئت هنا لأجله ليس بيدى شئ |
O sırada, bir dost, bir dostunun çekicini kaybedecek ve gençler, babalarından kalan ve babalarının bir gece evvel saat sekiz gibi oraya koyduğu eşyaların yerini bilmeyecek. | Open Subtitles | في تلك الأوقات, سيفقد الصديق مطرقة صديقه ولن يعرف الصغار أين أغراض أبائهم |
En iyi dostunu savaşta ölmesi için gönderdi, böylece kadın ona kaldı. | Open Subtitles | قام بإرسال صديقه الحميم للموت في معركة حتى يمكنه أن يأخذها لنفسه |
İtalyan o'nun arkadaşıydı, Norveç'li ise hem arkadaşı hemde doktoruydu. | Open Subtitles | الإيطالي كان محاميه النرويجي، صديقه وطبيبه |
- Adam, arkadaşından bir şeyler yapmasını istedi. Ne olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | هذا الرجل يريد صديقه ان يقوم بشئ لا اعلم ما هو |
Kaza olduğunda onunla birlikte olan arkadaşları falan. | Open Subtitles | مثل صديقه الذي كان معه وقت وقوع الحادثة؟ |