Birbirimize dokundurtmayarak bize en kötü şeyi yaptılar. Bir akşam yemeği bile yiyemiyoruz beraber. | Open Subtitles | أتعلم ، يكفيه سوءاً بأنهم صنعوه حتى لا يمكننا أن نتلامس الآن لا نستطيع حتى تناول العشاء |
Bunu benim için özel olarak yaptılar ama birden kendimi kötü hissettim. | Open Subtitles | صنعوه خصيصـا لي ،، لكــن فجأة أشعــر ان صحتي ليست جيــدة |
Senin için özellikle yaptılar, Christopher. | Open Subtitles | لقد صنعوه خصيصاً لك يا كريستوفر |
Bu yüzden onları kendi yarattıkları cehennemde baş başa bırakarak geri kalan acınası ve sefil hayatlarında birlikte olabilmeleri için dava açmamaya karar verdim. | Open Subtitles | "ولهذا السبب قررت عدم توجيه تهم إليهم" "لأتركهم يعيشوا في هذا الجحيم الذي صنعوه لأنفسهم" "بقية حياتهم التعيسة والمُثيرة للشفقة" |
Bu konu hakkında kafayı yormadılar, sadece yaptılar. | Open Subtitles | لم يفكروا بالأمر , صنعوه وحسب |
Onu benim için yaptılar. | Open Subtitles | فقد صنعوه للتو من اجلي |