Beni doğramadığı sürece eğlenirim dedim. | Open Subtitles | حسبت طالما أنه لن يقطعني بفأس فسأحظى ببعض المرح |
- Şey, hiçbir yeri, olayda sen zarar görmediğin sürece. | Open Subtitles | لا شيء طالما أنه لن يؤذيك أحد أثناء ذلك |
Oh. Onları kaybettiği için dünyayı suçlamadığı sürece. | Open Subtitles | طالما أنه لن يلوم العالم لخسارتهم |
Kız kardeşine karşı olan davayı engellemediği sürece tabii. | Open Subtitles | طالما أنه لن يتعارض مع قضيتك ضد شقيقته |
Çok derine inmediği sürece iyiyiz. | Open Subtitles | طالما أنه لن يتعمق بالبحث، فنحن بخير |
Her şey Ben hakkında olmadığı sürece arkadaşlığımızdan memnunum. | Open Subtitles | انا سعيد لكوني صديقكِ طالما أنه لن يكون كله بشأن (بين). |
Tabi bir daha tekrarlanmadığı sürece. | Open Subtitles | يا سيد (بلانك)، طالما أنه لن يحدث مرة أخرى |
Sizi öldürmediği sürece yani. | Open Subtitles | طالما أنه لن يقتلك |
Eski iyi Major'ın yaptığı gibi üçüncü şahısta konuşmadığı sürece. | Open Subtitles | طالما أنه لن يتكلم بصفة الغائب كما أعتاد (مايجور) القديم الصالح |
Çizilmiş olmadıkları sürece. | Open Subtitles | طالما أنه لن يُستَل... |