"طفلته" - ترجمة من عربي إلى تركي

• çocuğunu
• çocuğu
• kızı
• çocuğunun
• Kızının
• bebeğini
• bebeği

Anjali'nin ayyaş babası, çocuğunu pornografi sektörüne sattı.
وأما والد أنجلي فقد كان سكير باع طفلته من أجل مواد إباحية

Öpüştüysek ne olmuş? Bir haftadır çocuğunu tedavi ediyorum.
ماذا، لقد قبلنا بعضنا لقد كنت أعالج طفلته لمدة أسبوع

Bir çocuğu bu kadar seven bir adam, gerçekten iyi birisi olmalı.
لا بد أن هناك أشياء جميلة كثيرة في رجل يحب طفلته بهذا القدر

Onun tek çocuğu. Yetim kalıp bale yurduna geldiğinde yedi yaşındaydı.
طفلته الوحيدة، تيتمت في السابعة ثم جاءت لتسكن وتتدرب في مساكن الباليه

Bir gün kızı onun iyi bir şeyler yaptığını anlayacak.
شيئ ما تستطيع طفلته الإشارة إليه قائلة بأنه فعل شيئاً جيداً

Oh tabi, 8 yaşındaki çocuğunun olası karın ameliyatı var
أجل، طفلته ذات الـ8 أعوام لديها حالة بطن جراحية محتملة.

911'i arayan adam çocuğunu bırakmaya gelip Maxine'i odasında bulmuş.
الرجل الذي اتصل بالطوارئ 911 اتى الى هنا ليوصل طفلته وجد ماكسين هنا في غرفة نومها

Bunu dediğim için nefret edeceksin ama paramı deliliğe yatırıyorum. Ne tür bir insan, çocuğunu fırına koymaya kalkışır?
من الواضح أن مجنونه، أي شخص يمكن ان يكون طبيعيا ويضع طفلته داخل الفرن؟

Louis yalnızca gayrı meşru çocuğunu saklıyordu.
لويس كان يحاول اخفاء قصة طفلته الغير شرعية

çocuğunu bir kazada kaybetmişti. 10 yaşındaydı. Sonra da içkiye boyun eğdi.
قتلت طفلته في حادث، وكانت في الـ 10 ربيعاً بعد ذلك، ألقى نفسه بالحبّ مع زجاجة الخمر

çocuğunu taşıyacağıma, ve onun istediği gibi yetiştireceğime söz verdim.
وعدت أن أحمل طفلته وأربيها لتكون له.

Öyle zeki ki tek çocuğu penceresinin önünden kaçırıldı. Evet, yapacağım.
لامع لدرجة أنه لم لم يلحظ بأن طفلته الوحيدة قد اختطفت مباشرة أمام نافذته

Bana tatlı çocuğum dedi, onun güzel çocuğu ama yine de bir çocuk ve beni reddetti.
لقد كان يدعوني طفلته الحلوة, طفلته البديعة, ولكن طفلة لا أقل ولا أكثر, ورفضني.

Evin tek çocuğu. Evden ayrılıyor.
إنها طفلته الوحيدة، وهي تعتزم مغادرة المنزل.

Bir baba kızı yalan söylediğinde bunu bilir, bebeğim. Bu çok kırıcı.
الأب يعرف عندما تكذب طفلته عليه، وهذا يكسر الفؤاد

Bir keresinde adamın birini, kızı yarışmayı kazansın diye şehvetli bir General'le yemeğe satmıştım.
لقد بعت رجل مرة لتناول العشاء مع الجنرال لمساعده طفلته في الفوز

Babam hâlâ beni küçük kızı olarak görür.
لا زال أبيّ يعتقد بأنني طفلته المدلله الصغيره

çocuğunun hayatında onun için her zaman bir yer olacaktır.
حسنا,سيكون هناك مكان له دوما في حياة طفلته

Kardeşimin göğsünde doğaüstü bir işkence aleti gömülü ve çocuğunun annesinin de nerelerde olduğu meçhul.
لدى أخي آداة تعذيب سحريّة مطمورة في صدره. وام طفلته مختفية على نحوٍ غامض.

Huzur içinde yatsın, baban küçük Kızının evlendiğini görmek isterdi.
ابيـك,ثرا الله روحه,يريد ان يرى طفلته الصغيره متزوجه

Korkmuş bir çocuğa, bebeğini feda etmesini nasıl söylersin?
كيف يمكنكِ اخبار طفلة خائفة بأن يهب طفلته لشخص آخر؟

Belki bebeği o kampta ölüyor. Belki kızına tecavüz edildi.
ربما ماتت طفلته الرضيعة في ذلك المخيم ربما تعرضت ابنته للاغتصاب