Ve daha da önemlisi, yapmak için burada olduğumuz işi bizim onurumuz ve kaderimiz olması gereken, kutsanmış ve mübarek görevimizi tehlikeye attı. | Open Subtitles | وأهم من ذلك، عرّض المهمّة التي نحن هنا من أجلها للخطر المهمّة المباركة والمقدّسة يجب أن تكون شرفنا ومصيرنا لنلبّيه |
"Cesur bir A.B.D. federal ajanı, federal bir tanığı korumak için ekibine giren kiralık katilin önüne geçmek için kendini zorluklara attı." | Open Subtitles | شرطى شجاع عرّض نفسه للأذى عن طريق السماح لقاتل بأن يتسلل الى فريقه وبذل جهده ليعطل مؤامرة قتل شاهد فيدرالى |
Evden 8000 kilometre uzaktaki bir karabasanda bize umut vermek için kendini ateşe attı. | Open Subtitles | لقد عرّض نفسه للخطر لكي يُعطينا أملاً بالخروج من ذلك الكابوس الذي يقف مسافة 5000 ميلاً عائقاً بيننا و بين ديـارنا |
Ajan Mulder'ın maruz kaldığı retrovirüsü durduran şey, bilimdi. | Open Subtitles | هو كان علما الذي عزل الفيروس العكسي الوكيل مولدر عرّض إلى. |
Jason Cahill ne tür bir ilaca maruz kaldıysa kalsın, ısırarak Sydney'ye geçiremezdi. | Open Subtitles | مهما يخدّر جيسن كاهيل لربما عرّض إلى، هو لم يكن ممكننا أن يرسله إلى سدني بكبحها. |
Hedefin kendini elinde olmadan yüksek dozda radyasyona maruz bıraktığına ve etkilerini önlemek için beslenmeye ihtiyaç duyduğuna inanıyoruz. | Open Subtitles | نعتقد أن الهدف عرّض نفسة لجرعات عالية من الأشعاع و تغذّى لمواجهة الأثار |
Rutin muayenelere göre Richter biz onu yakalamadan önce bu virüsü kapmış olabilir. | Open Subtitles | A workup طبي روتيني المنزّل ذلك ريتشتر لربما عرّض إلى الفيروس قبل نحن إلتقطناه. |
O kanı her kim çaldıysa, birçok kişinin hayatını tehlikeye attı. Ve de sizleri ifşa etmeyi riske attı. Buna kızım da dahil. | Open Subtitles | سارق الدّماء عرّض حيوات كُثُر للخطر وخاطر بكشفكم جميعًا بما يشمل ابنتي |
Her yeri arayıp hayatını dahi tehlikeye attı ama onu bulamadı. | Open Subtitles | بحثَ في كل مكان، حتى عرّض حياته للخطر. ومع ذلك فشلَ في العثور عليها. |
O kendini tehlikeye attı. | Open Subtitles | هو عرّض نفسه للخطر عن كامل وعى |
Kim, bu genç kızın hayatını tehlikeye attı? | Open Subtitles | من عرّض حياة تلك الفتاة للخطر؟ |
Bu başkan milyonlarca kişinin hayatını tehlikeye attı. | Open Subtitles | هذا الرئيس عرّض حياة ملايين الناس للخطر |
Ascension'a o silahı sokan her kimse herkesi tehlikeye attı. | Open Subtitles | "مَن ادخل مسدساً إلى "آسينشن عرّض الآخرين للخطر |
Ve esas virüsü radyasyona maruz bırakan kişi virüsün ilk mutasyon haliyle enfekte olmuş ve muhtemelen bu sayede, virüsün ölümcül olan türünden korunmuş. | Open Subtitles | وأياً كان من عرّض الفيروس الرئيسي للإشعاع ،أصيب بالتحول الأولي منه وهذا على الأرجح ما حماهم عندم أصبحت السلالة قاتلة |
Amerikan ordusu kendi askerlerini düzenli olarak psikolojik istismara maruz bırakıyormuş. | Open Subtitles | الجيش الأمريكي عرّض جنوده للأذى النفسي بشكل روتيني |
Geçen yıl HKM'den 86 kişi Şarbona maruz kalmıştı. | Open Subtitles | العام الماضي، عرّض مركز السيطرة على الأمراض 86 منهم للجمرة الخبيثة. |
Hiperviskozite Sendromu'na neden olan bir retrovirüse maruz kaldı. | Open Subtitles | هو عرّض إلى الفيروس العكسي إداء إلى متلازمة hyperviscosity. |
Mürettebatı radyasyona maruz bırakan şey o muydu? | Open Subtitles | هذا كان الذي عرّض الطاقم إلى الإشعاع؟ |
-Delko'nun maruz kaldığı kesin. | Open Subtitles | ديلكو عنده بالتأكيد عرّض. |
Maalesef siz ve Ajan Vaughn virüsü kapmış olabilirsiniz. | Open Subtitles | لسوء الحظ، أنت ووكيل فوجن لربما عرّض. |