Şimdi düşünün ki arkeologlar bizden kalma bir şehrin harabelerini kazıyorlar. | TED | تخيل الان علماء الآثار من خلال الحفر تحت الانقاض في واحد من مدننا. |
arkeologlar önce bu silahların sadece erkek savaşçılara ait olabileceğini düşündü. | TED | افترض علماء الآثار سابقًا بأن الأسلحة هي للمحاربين الذكور فقط |
1908'de Girit Adası'nda arkeologlar bir kil disk buldular. | TED | في 1908 في جزيرة كريت اكتشف علماء الآثار قرص من طين. |
Ve birdenbire, hiç de antik olmadığı dalgacı birinin arkeologları kandırdığı anlaşılıyor. | Open Subtitles | وفجأة يتضح أنها ليست فريده نهائيا أن بعض المهرجين خدع بها علماء الآثار |
Bir ahit sandığını sular altına gömmediğimizden emin olmak için ki bu büyük talihsizlik olurdu bir arkeoloji ekibimiz bile var. | Open Subtitles | لدينا حتى فريق من علماء الآثار نتحقق اننا لسنا على وشك الغرق بسفينة الاتفاقيه, الذي يبدو لسوء الحظ, كما تعلمين. |
İşin aslı, Arkeologların buldukları bunlardan hiçbiri değildi. | TED | في الواقع ، ما وجده علماء الآثار هو لا شيء من ذلك. |
Mesela arkeologlardan iyi yönetici olur çünkü sıkılmak hoşlarına gider. | Open Subtitles | مثل أن علماء الآثار هم مدراء جيديون لأنهم يستمتعون بالأمور المضجرة |
Daha sonra alanı araştıran arkeologlar, bu tepelikte en az dokuz kent olduğunu fark etti, her biri öncekinin üstüne kurulmuştu. | TED | عندما درس علماء الآثار الموقع لاحقًا، اكتشفوا أن التلة كانت تتكون مما لايقل عن تسع مدن، وكل منها على أنقاض ما قبلها. |
arkeologlar, 23 bin yıl öncesine kadar uzanan insan kalıntılarıyla birlikte hardal gibi baharatlar buldu. | TED | اكتشف علماء الآثار بعض التوابل مثل الخردل جنباً إلى جنب مع أثريات بشرية يرجع تاريخها إلى 23,000 سنة خلت. |
20. yüzyılın başlarında, arkeologlar Irak'ın kuzeyinde yer alan Hatra antik kentinde yüzlerce heykel ve arkeolojik eser keşfetti. | TED | في أوائل القرن الـ20، اكتشف علماء الآثار مئات من التماثيل والتحف في مدينة الحضر القديمة، في شمال العراق. |
arkeologlar, orada uzun senelerce çalıştı dolayısıyla, bu kayıp mirasın mimari çizimlerine sahibiz. | TED | عمل علماء الآثار هناك لسنوات عديدة جدًا، لذلك لدينا أيضًا رسوم معمارية لهذا التراث المفقود. |
Bir zamanlar kıta genelinde popüler bir tohum olan Fonio, Antik Mısır'a kadar ulaşmış, orada da yetiştirilmişti. arkeologlar, piramitlerin içlerindeki mezarlarda tohumlarına rastlamışlardı. | TED | أحد أشهر الحبوب على معظم أنحاء القارة، زُرع الفونيو في كل هذه المسافة حتى مصر القديمة، حيث وجد علماء الآثار الحبوب داخل مقابر الأهرامات. |
2008'de arkeologlar dokuz bin yıllık iki iskelet buldular. | TED | عام 2008، اكتشف علماء الآثار اثنين من الهياكل العظمية عمرها 9000 عام. |
arkeologlar çalışmamızı bir iki ay boyunca durduracaklar. | Open Subtitles | سوف يجعلنا علماء الآثار ننتظر شهران آخرين. |
Belki de o kaleyi bulan arkeologlar taşı almışlardır. | Open Subtitles | ما إذا كان علماء الآثار الذين وجدوا أن القلعة ساعد أنفسهم لذلك؟ |
Ben bir zaman yolcusuyum. arkeologları işaret edip, onlara gülerim. Profesör River Song. | Open Subtitles | أنا مسافر عبر الزمن أشير و أضحك على علماء الآثار |
Sonraki nesilleri, arkeologları ve ziyaretçileri Petra'nın önemini anlatmak. | Open Subtitles | بيترا سحرت أجيال من علماء الآثار والزوّار على حدّ سواء |
Jenny, açıkçası arkeoloji jargonu şu an umurumda değil. | Open Subtitles | ،يا (جيني)، مع كل احترامي لست مهتمًا بمصطلحات علماء الآثار الآن |
Arkeologların Spartalı zırhında demir bulduklarını biliyorum, bu da paslanmayı açıklar. | Open Subtitles | وأنا أعرف أن علماء الآثار وقد عثروا على آثار من الحديد في الدرع الأسبرطي و الذي يفسر الصدأ |
1930'larda, arkeologlardan oluşan uluslararası bir ekip Skhul Mağarasında burayı kazıyordu. | Open Subtitles | عودة إلى الثلاثينيات، فريق دولي من علماء الآثار كان ينقب هنا في كهف سكول |
Arvi tabura gidip, sığınaktaki bir sonraki adamların arkeolog olacaklarını söyle. | Open Subtitles | ارفي، اذهب وأخبر كتيبة الشعب القادم في القبو سيكون علماء الآثار. |