Bende bu yatağı seçerdim, yangın söndürücüye en yakın olan bu. | Open Subtitles | انه المكان الذي كنت سأختاره ، على مقربة من طفاية حريق |
Muhtemelen bu ameliyatı eninde sonunda olmak zorundayım ama o zamana kadar ona yakın olmamı sağlayan tek şeyi kaybetmeyi göze alamam. | Open Subtitles | أعلم أني عاجلاً أم آجلاً سأخضع لتلك الجراحة لكن حتى ذلك الحين، لن أخاطر بفقدان الشيء الوحيد الذي يجعلني على مقربة منها |
Manyetik kutba çok yakın olunduğu için ibre yukarı veya aşağı gösterebilir. | Open Subtitles | فأنت على مقربة من القطب المغناطيسي، وجهة الإبرة منتصبة أو إلى الأسفل. |
Bu yakınlarda saklanıyormuş. | Open Subtitles | أنهم ربما يكونو موجودين على مقربة من هنا |
Başın dönerse, ki normaldir Yakınımda dur. | Open Subtitles | إن شعرت بالصداع لاحقاً، وذلك أمر معتاد، فابقي على مقربة مني، وسأساعدك في ذلك |
Genellikle gece vakti ortaya çıkar ve deliğine yakın durur. | Open Subtitles | يَظْهرُ في الغالب في الليل ويَبْقى على مقربة إلى فتحتِه. |
Bir şeyleri çözmeye daha yakın olduğumuzu umuyordum. Ya sen? | Open Subtitles | أتمنى أن نكون على مقربة لحل هذا الشيء، ألا توافقيني؟ |
PV: Herbirimiz yaptığında, hepimiz için eşit şekilde savaşan ve umursayan alanlar ve sistemlerde yaşamaya bir o kadar yakın olacağız. | TED | بريا: بمجرد أن نفعل كلنا ذلك سنصبح على مقربة من العيش في مساحات وأنظمة تدافع وتهتم بنا بالتساوي. |
Bana okuyan birine yakın olmayı hala seviyorum. | TED | أنا أحب أن أكون على مقربة من شخص يقرأ لي. |
İkisi de, sanayiyi ve semt sakinlerini birbirine oldukça yakın tutan nehir kıyısı toplulukları. | TED | كلا المجتمعين على ضفاف النهر ويضمان كلاً من الصناعات والسكان على مقربة من بعضهم البعض |
Materyalizm, kibir ve uyum özentisine kapılmadan doğaya yakın ve kendine yeten bir hayat sürecekti. | TED | كان يعيش مكتفياً بذاته، على مقربة من الطبيعة، ومتجرداً من المادية، والغرور، والامتثال للأوامر. |
Kralınıza bu kadar yakın olduğun için hoşnut olmalısın | Open Subtitles | ينبغى أن يكون من دواعى سرورك أن تكونى على مقربة من ملككم |
yakınlarda bir Mason varsa, çağrısına gelecektir. | Open Subtitles | أي ماسوني على مقربة يسمعها عليه أن يأت ويساعده. |
Bir Fieseler Storch'un içinde, Rus hatlarının üzerinden uçtuk ve bu yakınlarda, Doğu-Batı yönünde, karaya indik. | Open Subtitles | طرنا نحو فيسيلير ستورتش فوق الخطوط الروسية وهبطنا بالناحية الشرقية الغربية لقوات للمحور، على مقربة من هنا |
Her zamanki gibi Yakınımda durun efendim. | Open Subtitles | كالعادة ابقوا على مقربة مني، أيها السادة |
Çabuk mızraklarımı hazırla, sen Yanımdan ayrılma. | Open Subtitles | رماحُي جاهزةُ، ابقى على مقربة مني. |
Benim kötü zamanda gelecek haberi kaldıramayacak raydan çıkmasına ramak kalmış bir kaçık olarak mı düşündün? | Open Subtitles | و الذي كان على مقربة من تفجير القضبان اذا ما سمع خبر واحد سئ؟ ؟ أنا فقط لا أحب أن أعلن عن حياتي الشخصية |
Evini geri almama çok az kaldı ama bunu sakın kimseye söyleme. | Open Subtitles | اننى على مقربة من استرجاع منزلها. لا تخبرى اى شخص انى اعانى من متاعب مالية. |
54. caddede oturuyorum, Modern Sanat Müzesi'nden biraz uzakta,.. | Open Subtitles | أسكن فى الشارع الرابع والخمسين .. على مقربة من متحف الفن |
Tamam. Daha Yakında dur ama seni görmesine izin verme. | Open Subtitles | حسنٌ، أبقّ على مقربة و حسب، و لا تدعه يلاحظكَ. |
O kadar iyi hatırlıyor ki çalıştığın restoranın yanından geçerken sen bir an görmesi yetti. | Open Subtitles | تذكره جيّدا لدرجة أنّها تعرّفت عليه من لمحة بسيطة بينما كنّا نسير على مقربة من المطعم الذي تعمل فيه |
Ben sürerim yakından takip et, tamam mı? | Open Subtitles | سأقود السيارة وأنتم أبقوا على مقربة فإن لم يستطيعوا رأيتكم فلن يستطيعوا الإطلاق عليكم |
Delireceksin çünkü senin rekorunu kırmak üzere. Çok yaklaştı. | Open Subtitles | أنت غاضب فقط لأنه على مقربة من تحطيم رقمك القياسي في التمرير |
Taç giyme töreninden önce kaldığınız odanın yakınında kalacaksınız. | Open Subtitles | ستتواجدين على مقربة من المكان الذي كنتى به قبل ليلة تتوجيك الخاصة. |
Hiçbir değerin yok! Daha insan olduğum zamanlardan beri istediğim bir şeye çok yaklaştım. | Open Subtitles | أنا على مقربة من نيل شيء أردته منذ أن كنت بشري |
Birbirinizden ayrılmayın. | Open Subtitles | . إبقَوا على مقربة سوية |