| Bu koltukta bile uyuyabilirim. | Open Subtitles | بإمكاني النوم هنا على هذا الكرسي ، لن أحتاج لمخدة |
| Onun tam burada... Bu koltukta... oturduğunu düşünmeliler. | Open Subtitles | علينا أن نشعرهم بأنه جالس هنا على هذا الكرسي |
| Sizin o sandalyede yaptığınız, o adamın sözleriymiş gibi bir şeyler yazmak. | Open Subtitles | الذي تعمله في قعودك على هذا الكرسي هو وضع الكلمات في فمه |
| Söylemiş olsaydım, o sandalyeye bağlı olan ben olacaktım. | Open Subtitles | لو أنني قلت هذا، لكنت أنا من سيكون مقيداً على هذا الكرسي |
| Ve ben, bu sandalyede oturduğum sürece onunla savaşacağım. | Open Subtitles | وسوف أحاربه طالما أنا قاعد على هذا الكرسي |
| bu koltuğa otur ve benimle birlikte Chopra imparatorluğunu elinde tutmak için ortak hissedarım ol. | Open Subtitles | إجلس على هذا الكرسي وستصبح شريكي المساوي في إدارة إمبراطورية شوبرا |
| O koltukta ne isin var senin? | Open Subtitles | مالـذي تفعـله على هذا الكرسي |
| Senin dairende Bu koltukta oturup TV izlediğimiz ve... patlamış mısır yediğimiz günü hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكرين حين كنا نجلس على هذا الكرسي في شقتكِ ونأكل الفشار ونحن نشاهد التلفاز |
| Bu koltukta otursaydınız bana ne derdiniz? | Open Subtitles | لو جلست على هذا الكرسي مالذي تخبرينني به ؟ |
| Bu koltukta ne diye oturuyoruz, değil mi? | Open Subtitles | هراء. وعلى أية حال ماذا نحن لا يجلس على هذا الكرسي. |
| Çünkü saat sabah 10.00 Bu koltukta yaklaşık bir saattir oturuyorum ve başka bir müdür gelip üstüme oturmadı. | Open Subtitles | لأنها العاشرة الآن وأنا على هذا الكرسي منذ ساعه وما من مدير آخر أتى وجلس في حضني |
| Birçok kez Bu koltukta uyandığım oldu benim. | Open Subtitles | لقد نمت كثيراً على هذا الكرسي قبلاً. |
| Kaç defa o sandalyede oturup, sanat programı ile ilgilenmediğim için şikayet ettin. | Open Subtitles | كم مرةً جلست على على هذا الكرسي متشكياً لعدم أهتمامي ببرنامج الفنون ؟ |
| o sandalyede bir adam oturur. Neredeyse her zaman erkektir. | Open Subtitles | رجل يجلس على هذا الكرسي انه دائما ما يكون رجل |
| Şimdiyse, sanıyorum buna hiç gerek yok nasılsa tek yapacağın o sandalyede oturmak olacak. | Open Subtitles | لكن لا احسب ان لها داعي ان كان كل ما تفعل هو الجلوس على هذا الكرسي |
| o sandalyeye bir sürü insan oturdu. | Open Subtitles | اتعرفين؟ الكثير من الأشخاص الذين جلسوا على هذا الكرسي |
| Sanıyorum o sandalyeye nasıl oturacağını öğrenecek kadar burada bulunmadın. | Open Subtitles | وأفترض أنكِ لم تأتين هنا لوقتِ كافِ لتعرفي كيف يكون الجلوس على هذا الكرسي |
| Gidelim, Cher. Tamam, sadece bu sandalyede oturacağım ve bekleyeceğim. | Open Subtitles | حسناً، سأخبركِ أمراً سأقعد هنا على هذا الكرسي وسأنتظر |
| Şifreyi vermesi için bu sandalyede işkence gördü. | Open Subtitles | لقد تمّ تعذيبه على هذا الكرسي كي يعطيهم الرمز السري |
| Sen bu koltuğa oturduktan sonra sen benim babam ve kız kardeşimin ölümüne sebep oldun ve annem için bu büyük bir şok oldu ve benim için mücadele dolu bir yaşam. | Open Subtitles | بعد الجلوس على هذا الكرسي تسببت فى موت أبي وأختي و تسببت فى حالة ذعر لأمي |
| O koltukta bir yılın kaldı. | Open Subtitles | بقى لك عام على هذا الكرسي |
| Ofisi ve koltuğu kim alıyor? | Open Subtitles | .حسنا, انت محق . من سيحصل على هذا الكرسي والمنصب |
| Bence bunu kim yaptıysa şu sandalyede oturuyordu. | Open Subtitles | أظن من فعل هذا كان يجلس على هذا الكرسي |
| Geniş açıdan alabilmem için Şu sandalyeye çıkayım. | Open Subtitles | انتظر, ودعني أصعد على هذا الكرسي -لأحصل على زاوية أوسع -نعم |