Onu bulan ilk yabancï ona bakmak zorunda öyle mi? | Open Subtitles | ماهذا الإتفاق؟ على أول غريب يعثر عليها أن يقوم براعيتها؟ |
Karın bu konuda ne düşünüyor? Bunu bilmek zorunda değil. | Open Subtitles | حسناً، ليس عليها أن تعرف فقد نجح الأمر لـ12 عاماً |
Eğer küre kuracaklar olsaydı Annen hakkında endişelenmenize gerek yoktu | Open Subtitles | والدتك لم يكن عليها أن تقلق حول إذا كنت ستنتقلين |
En küçük firmadan, en büyük şirkete kadar, üç şeyi gayet güzelce yapabiliyor olmalı: Fantastik olması gereken satılacak bir ürün, fantastik bir pazarlama yapmanız ve şahane finansal yönetime sahip olmanız gerekiyor. | TED | الشركات الصغرى، الشركات الكبرى عليها أن تكون قادرة على فعل ثلاث أشياء بشكل رائع: على المنتج الذي توّد بيعه أن يكون مبهر، ينبغي أن تسوّقه بشكل رائع، وعليك أن تملك إدارة مالية رائعة. |
Ve kız kardeşi kendi yaşam izin o kesin bir delil olmadığı sürece, o muhtemelen popo gerektiğini ki. | Open Subtitles | أنه إذا لم يكن لديها دليل قاطع فمن الأغلب أن عليها أن لا تتدخل و تدع شقيقتها تعيش حياتها |
Bunu arkasını kollaması gereken bir kızdan duymak komik oluyor. | Open Subtitles | هذا ظريف من فتاة عليها أن تحذر من فضح أسرارها |
Onu uyandırma. Hayaletleri dinleyip yardım edebilmesi için uyuması lazım. | Open Subtitles | يجب عليها أن تنام جيداً لكي تستطيع مساعدة الاشباح والاستماع اليهم |
Ama kararını şu an vermek zorunda değil, değil mi? | Open Subtitles | ولكن ليس عليها أن تقرر في هذه اللحظة ، حسناً؟ |
Sam, bir kız evlat cinsel yaşamını babasıyla paylaşmak zorunda değildir. | Open Subtitles | سام , الابنة لا يجب عليها أن تشارك أباها حياتها الجنسية |
Nikita kahraman olarak kalmak zorunda insanlar onun komploya kurban gittiğine inanmalılar. | Open Subtitles | الفتاة الشابة عليها أن تظل بطلة لكي يظن الناس بأنها وقعت بمؤامرة. |
Bir meslektaşının sınıfında yerine geçmek zorunda kaldı ama ne kadar üzgün olduğunu ve hepinize kocaman hoşçakal öpücüğü verdiğini söyledi. | Open Subtitles | تحتم عليها أن تحل محل زميلتها في الفصل، لكنها أخبرتني أن أعبر عن مدى أسفها وأن أمنحكم جميعاً قبلة وداع كبيرة |
liderliğin yalnız olduğu yerde bir unsur var, ayrıca inanıyorum ki, bu böyle olmak zorunda değil. | TED | أعتقد بأن هنالك عامل حيث تكون القيادة كونك وحيدًا، ولكن أنا أعتقد أيضًا بأنها لا يجب عليها أن تكون كذلك. |
Bunlar pahalı ziyaretler ve sistemi sürdürebilmek için bir çok müşteriyle ilgilenmek zorunda. | TED | تلك الزيارات باهظة الثمن وللحفاظ على نموذجها، عليها أن تقابل الكثير من عملائها لتغطية التكاليف. |
Ve ona artık annesinden para isteyen insanlar konusunda endişelenmesine gerek olmadığını söyleyin. | Open Subtitles | و أخبريه أن والدته ليس عليها أن تقلق أن تسأل الناس لإقتراض المال |
...tabi orkaların da hayatta kalması gerek ve başarılı bir av gerçekleştirdiler. | Open Subtitles | والأوركا أيضا عليها أن تبقى على قيد الحياة وقد قامت بصيد ناجح |
Coco sana yardım eder, tatilde değil... Kalmak istiyorsa çalışması gerek. | Open Subtitles | كوكو ستساعدك هي فارغة أذا تريد أن تبقى عليها أن تعمل. |
Dersten önce, Peseshet'in bir hastayı ziyaret etmesi gerekiyor. | TED | قبل أن تبدأ بالتدريس، كان لدى بيسشيت مريضاً يجب عليها أن تراه. |
Diğer tüm bilim adamları başarısız olurken o ne yapılması gerektiğini biliyordu. | Open Subtitles | عندما كان كلّ العلماء يفشلون، عرفت ما كان ينبغي عليها أن تعمل |
Tutması için birkaç dakika daha lazım. Biraz daha şarap al, kız. | Open Subtitles | مازال عليها أن تبقى بضع دقائق اشربي المزيد من النبيذ , يا فتاة |
Yerini de değiştirmesi gerekiyordu çünkü Sands artık nerede yaşadığını biliyordu. | Open Subtitles | وبات عليها أن تغير مكانها بما أن ساندس يعرف مكانها الآن |
Orgazm süresi ya da OS, her eşleşen çük çiftleriyle aynı olmalı yoksa harika dokunuşlarımı çoktan boşalmış birinde harcamış olurum. | Open Subtitles | عليها أن تكون متساوية في كل قضيبين متقابلين وإلا سأكون قد أضعت الكثير من المجهود على شخص قد وصل مسبقاً للنشوة |
Kız için de çok zor oldu. Adamı teşhis etmek zorundaydı. | Open Subtitles | ولقد كان من الصعب جدا عليها كان عليها أن تتعرف عليه |
Arazideki tehlikelerden kaçınmak ve buz üzerinde iyi bir yerleşim yerei bulmak için akıllı olmak gerekir. | TED | عليها أن تكون ذكية بما فيه الكفاية لتجنب مخاطر التضاريس، وإيجاد موقع جيد للهبوط على الجليد. |
Neden Megan bakmıyor? Hayır. onun dinlemelere katılma zorunluluğu var... | Open Subtitles | اجعلي ميجان تولّي الاهتمام به يجب عليها أن تذهب إلى |
Annem gelemedi. Acilen arkadaşlarının evine gitmesi gerekti. - Çok üzgünüm. | Open Subtitles | أميّ لم تستطعْ الحضور، عليها أن تذهب لمنزل صديقتها لأمرٍ طارئ. |
Onunla asla dans etmez. Meksikalı bir Milhouse'la idare etmesi gerekecek. | Open Subtitles | مستحيل أن يرقص معها، عليها أن ترضى بأحمق مكسيكي |