| O gece terapide Kirk sadece Abby'e bağırdı çünkü beni kandırmaya çalıştığını düşünüyordu. | Open Subtitles | تلك الليلة في العلاج قام بالصراخ عليها فقط لأنه شعر بأنها تحاول إخافتي |
| Birçok kadının çok fazla makyaj yaptığını söyledi. Ve sadece sahip oldukları özellikleri vurgulamaları gerektiğini düşünüyordu. | TED | يعتقد أن العديد من النساء يضعن الكثير من مساحيق التجميل، في حين أنه يجب عليها فقط وضع القليل الكافي لإبراز جمالها. |
| sadece sistemlerin, yaşadığımız gerçekliğe direnmeyi bırakması gerek. | TED | عليها فقط أن تتوقف عن محاربة الواقع الذي نعيشه بالفعل. |
| Numara yoktu, sadece çıkıntılarında bazı harfler vardı. | Open Subtitles | لا ، رقم عليها فقط بعض الكتابات على إحدى أطرافها |
| sadece onları nasıl kullanacağını bilmesi gerekir. | Open Subtitles | ان عليها فقط أن تعرف كيف تسخدم تلك الأدوات |
| sadece korkutmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | لا يستطيعون اخذ روحها لقد اغما عليها فقط |
| sadece tarzına karar vermesi gerek. Ve sonra güzel olacak. | Open Subtitles | عليها فقط أن تُحدّد الشكل الذي تريده، وبعدها ستكون في أحسن صورة. |
| - sadece bir ugrayacaktim. | Open Subtitles | لا تنتظر اي ضيوف اوه انا كنت امر عليها فقط |
| sadece bana dokunmak zorunda veya bazen sadece... | Open Subtitles | كان عليها فقط أن تلمسني أو أحياناً .. فقط أن |
| İş yoluyla hayat sigortam var sadece kazara ölümlerde geçerli. | Open Subtitles | لدي وثيقة تأمين علي الحياة في العمل وسأحصل عليها فقط في حالة الموت المُفاجيء |
| Mor yeşim taşı ve lüle taşı, sadece Türkiye'nin belli bölgelerinde bulunur. | Open Subtitles | "فيوبيت جايد" و"سيبيوليت" يعثر عليها فقط في منطقة معيّنة ، في "تركيا" |
| Ama kolay bulunur. sadece çığlıklarını izle. | Open Subtitles | من السهل العثور عليها فقط اتصلى بى إن عثرت عليها |
| sadece lensleri EPR alanından geçirse yeter. | Open Subtitles | عليها فقط أن تُدخل العدسات إلى مجال الإي بي آر |
| Dışarıda sadece beş dakika durması gerekiyor. | Open Subtitles | عليها فقط أن تكون بالخارج لمدة خمس دقائق |
| Hey, kuralları bozmuyorum, sadece biraz esnetiyorum. | Open Subtitles | انا لا اخالف القوانين, اتحايل عليها فقط. |
| Neden buna sadece "Parmaklar Operasyonu" demiyoruz? | Open Subtitles | لم لا لم لا نطلق عليها فقط عملية أصابع القدم ؟ |
| Ama sen sadece ona yalan söylemedin. Sen bana da yalan söyledin. | Open Subtitles | لكنك لم تكذبي عليها فقط لقد كذبت علي أيضا |
| O yüzden sadece birimizi kurtarabilirdi. | Open Subtitles | . ربما يكون هذا قاتل . لذا كان عليها فقط انقاض واحد منا |
| İstediği şey çok tehlikeli olabilir, sadece onun için de değil. | Open Subtitles | ما تطلبه منا يمكن أن يكون خطراً وليس عليها فقط |
| Birinin hayatını mahvetme hakkını size kim verdi? Ona sadece hak ettiği gibi yaşaması konusunda öğüt verdim. | Open Subtitles | اقترحت عليها فقط ان تعيش حياة تناسب مستواها |