Peygamberimizin vahine göre, Allah'ın inayeti üzerinde olsun... sadece gündüz saatleri uzak durmam gerekiyor. | Open Subtitles | بحَسَبِ أحاديثِ النبي عليهِ الصلاة و السلام أنا مَسموحٌ لي بالصَوم خِلالَ ساعات النَهار |
Beni ben yapan dünyanın üzerinde son gün batımıydı. | Open Subtitles | كان آخر غروب شمس لى على ظهر هذه الأرض هذا ما جعلنى عليهِ الآن |
Hangi olağanüstü cerrah, ölü bir bedeni sokaktan alıp üzerinde pratik yapar ve sonra sokağın birine sıpıtıp atar? | Open Subtitles | لما يقوم جرّاح معروف ، بسرقة جُثمان من الشوارع و يتدربَ عليهِ, ثم يلقى بهِ مرة أخرىَ بزقاق؟ |
Öyle kötü dövülmüş ki, tanımak için isimliğine bakmak zorunda kaldılar. | Open Subtitles | لقد وجِدَ اليوم في مكتبهِ مضروباً بشدة حتى أنهم تعرفوا عليهِ من بطاقة إسمهِ |
En azından babam onu satın almak için borca girmek zorunda kalmadı. | Open Subtitles | نعم، جيّد، على الأقل أَبّ ما كَانَ لِزاماً عليهِ أَنْ إدخلْ ديناً لشرائِه. |
üzerinde geçit var. Görünüşe göre kullanım dışı. | Open Subtitles | حسناُ، هُناك بوابه عليهِ و لكِن يبدُو أنها لا تَعمل. |
Çünkü ben bir doktorum. Kimsenin üzerinde kontrolü olmadıkları şeylerin zararına uğramasından hoşlanmam. | Open Subtitles | لأني طبيبة، ولا أحبّ رؤية إمرئ يتأذّى من شيءٍ ليس له من سيطرةٍ عليهِ. |
Biraz solgun görünüyorsun. Kocanın üzerinde çalıştığı şey düşünülürse haklısın tabii. | Open Subtitles | تبدين شاحبة قليلاً، لا عجب بوجود ذلكَ الفيلم الذي يعمل عليهِ زوجكِ. |
Bunun üzerinde aylardır çalışıyor olmalılar. | Open Subtitles | لا بد وأنَّهم عملوا كادحينَ عليهِ لأشهرٍ |
Tabii onları, bu sabaha dek üzerinde olamayacakları bir yerde bulmadıysan. | Open Subtitles | عليهِ بصماتٌ حتى هذا الصباح وقفةٌ مثيرةٌ, وقفةٌ مثيرة |
Acaba ne üzerinde çalışıyordu? | Open Subtitles | اتسائل ما الذي كانت تعمل عليهِ |
Ya patent hırsızısın ya da son beş yıldır üzerinde çalıştığın şey öylesine büyük ki saklıyorsun... | Open Subtitles | ...أنتَ إما سارق براءات إختراع أو مهما كان الذي كنتَ تعمل عليهِ في ...السنوات الخمس الماضية هو أمر ضخم جداً وتبقيهِ |
üzerinde adımın yer aldığı her bir dosyayı almanı istiyorum. | Open Subtitles | أريد منك أن تُحمّل كُل ملف عليهِ اسمي |
Herşey yolunda mı? Peter'In dolabında birşey buldum. üzerinde adınız yazıyordu. | Open Subtitles | وجدتُ شيئاً ما في خزانة (بيت)، عليهِ اسمكِ |
İçeriden çıkan bir mahkûm, kadın ya da erkek, turuncu tulum giymek zorunda. | Open Subtitles | كُلَما غادَرَ سَجين السِجن هوَ أو هيَ عليهِ أن يَلبِس بَدلَة بُرتُقاليَة |
Adam vurmak zorunda değildi. | Open Subtitles | الرجل ما كَانَ لِزاماً عليهِ أَنْ يَضْربَه. |
Bize vereceği bilgiyi Gregory'den almak zorunda. | Open Subtitles | اذا كانت ستُعطينا شيئاً، فستحصُل عليهِ منهُ |
Görebilmek için muhtemelen perdeyi kenara doğru çekiştirmek zorunda kalıyordu. | Open Subtitles | توجب عليهِ.. أن يحركَ الستارة جانباً ليستمتع بالمنظر. |
Yaratacağı politik krizle uğraşmak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | أنه ليسَ عليهِ التعامُلَ مع الضجة السياسية |
Üzgünüm. Bunu geride bırakmamız gerekiyor. Seni seviyorum. | Open Subtitles | أنا أسف أرجعينا لما كنا عليهِ لأني أحبكِ بجد |