Muhtemelen çocuğu öldürmek zorunda kalacağız ama bir gece düşüneceğim. | Open Subtitles | غالبًا سأضطر لقتل هذا الصبيّ، ولكنني سأفكر بشأن هذا الليلة.. |
Muhtemelen aranızdan birini öldürmemiz gerekecek; işler böyle ama sonrasında işimize bakmaya başlayabiliriz. | Open Subtitles | غالبًا سنضطرّ لقتل أحدكم، فهذه سنّتنا وعندئذٍ سيمكننا بدء المضيّ قدمًا في صفقتنا. |
Muhtemelen aranızdan birini öldürmemiz gerekecek; işler böyle ama sonrasında işimize bakmaya başlayabiliriz. | Open Subtitles | غالبًا سنضطرّ لقتل أحدكم، فهذه سنّتنا وعندئذٍ سيمكننا بدء المضيّ قدمًا في صفقتنا. |
Aklına o an ne geliyorsa. Benim aklıma genelde Tanrı gelir. | Open Subtitles | أيّاً يكن ما يخطر لخلدك، بالنسبة ليّ غالبًا ما يكون الرب. |
Bu genellikle siloların sorunu olarak adlandırılır. | TED | يشار إلى هذا الأمر غالبًا باسم مشكلة الصوامع. |
Çoğunlukla diğer insanların seçimimiz hakkında ne düşüneceklerini tahmin ederek seçiyoruz. | TED | غالبًا ما نختار بالتفكير فيما سيكون عليه رأي الأخرين في خيارنا |
Yüksek ithalat vergileri sıklıkla problemi artırıyor, bazen de arabanın fiyatını ikiye katlıyor. | TED | غالبًا ما تزيد واجبات الإستيراد المرتفعة من حدة المشكل، بمضاعفة ثمن السيارة أحيانا. |
Muhtemelen ne olursa olsun bir çaresini bulunması gerektiğini söylerdi. | Open Subtitles | غالبًا كانت سترتأي أن نبحث عن حلّ مهما كان الوضع. |
O sadece şehit davranıyor. Muhtemelen ı yara işleyemez düşünüyor. | Open Subtitles | يرتاد دور الشهيد فحسب، غالبًا يخالني عاجزًا عن تحمُّل الندبة. |
Suçlu gibi davranıyor olmamın Muhtemelen ilişkimiz için iyi olmayacağını düşündüm. | Open Subtitles | من البديهي أن تصرّفي مثل مجرمة غالبًا ليس في صالح علاقتنا. |
Bilmiyorum, Muhtemelen benim feronomlarımla alakalı ya da kimyasal bir etkileşimdir. | Open Subtitles | لستُ أدري، إنه غالبًا بسبب الفيرومونات أو أيّ تفاعل كيميائي آخر. |
Bense diğer tarafa gideceğim. Muhtemelen cehennemi benim için yeniden açarlar. | Open Subtitles | أما أنا فسأذهب للمثوى الآخر، غالبًا سيعيدون فتح الجحيم خصيصًا لي. |
Ve anladım ki bu Muhtemelen, daha geniş ölçekteki diğer hikayelerin de gerçekliği. | TED | وأدركت أن هذا ينطبق غالبًا على قصصي الأخرى وحتى على نطاق أوسع. |
Muhtemelen beni tanımıyorsunuz ama duyduğunuz veya okuduğunuz o .01 yüzdelik dilim içinde olan kişilerden birisiyim ve plütokrat kavramının makul bir tanımlamasıyım. | TED | أنتم لا تعرفونني غالبًا ولكني واحد من نسبة ال 01. الذين تسمعون وتقرؤون عنهم فأنا أعد بلوتوقراطيا |
Burada zaman birimini Muhtemelen yaklaşık 40 ila 50 yıl olarak olarak düşünmek gerekiyor. | TED | ما يجب أخذه في الاعتبار هو المدي الزمني الذي سيكون غالبًا حوالي 40 أو 50 عامًا. |
genelde envanterdeki eşyaları ararken 5-10 mil kadar yürürler. | TED | غالبًا ما يمشون ما يقرب من 5 أو 10 أميال خلال سعيهم وراء تلك المواد المخزّنة. |
Baskı altında, genelde en iyisini yapma endişesiyle yaptığımız şeyi kontrol etmeye çalışırız. | TED | عند وجود الضغط، نحن غالبًا ما نهتم بتأدية أفضل ما لدينا، وكنتيجة نحاول التحكم في ما نفعل لنفرض أفضل أداء. |
Fırsat maliyetine odaklanmayan hikayeler veya insanların karmaşık amaçlanmamış sonuçları ile ilgili hikayeler değil, çünkü bunlar genellikle iyi bir hikaye oluşturmaz. | TED | القصص التي لا تركز على فرصة التكلفة، أو التبعات المعقدة وغير المقصودة لتصرفات البشر، لأن ذلك غالبًا لا يصنع قصة جيدة. |
Bir yere yerleşene kadar mezun öğrencilerimizden Çoğunlukla haber alamayız. | Open Subtitles | غالبًا نفقد الاتّصال مع حديثي التخرّج ريثما يستقرّوا بمكانٍ ما. |
Ama tüm dünyayı gezerken ve muhbirlerle konuşurken gördüğüm, aslında, çok sadık ve sıklıkla çok muhafazakar insanlar oldukları. | TED | لكن ما وجدته يحدث حول العالم والتحدث إلى كاشفوا الفساد، واقعًا، هو أنهم أناس مخلصون و غالبًا محافظون. |
Daha rütbeli ajanlarımız da mevcut lakin ifşa olmasınlar diye pek sık görüşemiyoruz. | Open Subtitles | لدينا مُخبر آخر على مستوى عالي، لكننا لا نلتقي غالبًا لتجنب كشف هويته. |
O zaman da kaptan Büyük ihtimalle kötü bir karar verecek. | Open Subtitles | وحينما يحدث ذلك سيتصرف القبطان غالبًا بشكلٍ سيء |
Çoğu zaman kışkırtıcıydı ama sonra inancın insanlara ne yaptığını gördüm. | Open Subtitles | كان الأمر مُغريًا غالبًا. حتّى رأيتُ إلى أين يوصل الإيمان النّاس. |
herhâlde yolda yardıma muhtaç insanlarla karşılaştılar. Baban kaya gibi sağlam adam. | Open Subtitles | غالبًا صادف بعض الأشخاص الذين بحاجة للمساعدة وهذا كل شيء، فذاك الرجل.. |
- Büyük ölçüde iyi. | Open Subtitles | غالبًا جيد |