Ve sonra bu şeyleri bulursunuz ve sizi mutlu ya da mutsuz eder. | TED | ومن ثم تجد كل هذه النتائج التي قد تجعلك سعيدا أو غير سعيد. |
Gördüğünüz gibi, işimizi yapabilmemiz için her zaman gezegenin mutsuz bir köşesi var. | Open Subtitles | أترى هناك دائما ركن غير سعيد في العالم حيث يمكننا أنا نلعب تجارتنا |
Düşündüğü insanın mutluluğunun sebebi, düşünen insanı mutsuz etse bile. | Open Subtitles | حتى لو كان سبب السعادة يجعل الشخص الأول غير سعيد |
Ama yönetimden baskı.... ...o biraz mutlu değil. | Open Subtitles | لكن الاخماد من الحكومة هو غير سعيد بعض الشىء |
Deniz üssündeki işinden memnun değil gibi görünüyordu. | Open Subtitles | ويدأ غير سعيد في عمله في القاعدة البحرية |
Ya düşündüğün kadar mutsuz değilsin ya da acayip korkak ve zayıf karakterlisin ve kendine nasıl bakacağını bilmiyorsun. | Open Subtitles | اما انك لست غير سعيد كما تظن او انك جبان و ضعيف و لا تعرف كيف تعتني بنفسك علىالاطلاق |
- 30 erkeği baştan çıkarttım bile. - İffetsiz olursan mutsuz olursun. | Open Subtitles | أنا كان لدي 30 رجل، عندما أحدهم يرتكب الفاحشة يصبح غير سعيد |
Bunun aksine, şu anda mutsuz olmak ile kısa bir süre aklın başka bir yerde olması arasında hiçbir ilişki yok. | TED | في المقابل، لا توجد علاقة بين أن تكون غير سعيد الآن و شرود الذهن بعد وقت قصير لاحقاً. |
Birçok farklı yoldan oldukça mutsuz okyanus oluşturduk. | TED | و نحن نجعل المحيط غير سعيد بكثير من الطرق المختلقة |
Çok mutsuz bir çocuk. Onunla... | Open Subtitles | إنه شاب غير سعيد إطلاقًا من السيئ أنك لا تستطيع |
Birkaç günlüğüne gidiyorum. Seni böyle mutsuz bırakmak istemiyorum. | Open Subtitles | ساغادر فى ايام قليلة ولا اريد ان اذهب وانت غير سعيد |
Biliyorum ama burada mutsuz. Tamam, tamam. Neyse. | Open Subtitles | أعرف ذلك ، و لكنه غير سعيد هنا حسنا لا مانع |
Elbette mutsuz. Mutlu olsaydı orada olmazdı zaten. | Open Subtitles | بالطبع غير سعيد لو كان سعيداَ فلن يكون هناك |
Oldukça mutsuz çünkü ondan özür dilemeye vakti olmamış. | Open Subtitles | إنه غير سعيد لأنه لم يملك وقت ليعتذر لها |
O dizide söylenen her şeyi yaptım ama oğlum yine de mutlu değil. | Open Subtitles | فعلتُ كل ما لقنني المسلسل، ولا يزال غير سعيد |
Her şeyi olsun diye çabaladık ama hala mutlu değil. | Open Subtitles | لقد أعطيناه كل شيئ، لكنني أظن أنه غير سعيد |
Bane senden hiç memnun değil. Seni hemen görmek istiyor. | Open Subtitles | باين، غير سعيد معكِ إنه يريد رؤيتكِ الآن |
Koçumuz mutlu olmamı söyledi ama olaydan dolayı mutsuzum. | Open Subtitles | مدربنا قال انني سوف اكون سعيدا في البداية لكنني سوف اكون غير سعيد عندما أرى كيف تم الأمر |
Burada olmadığım için mutsuzdun, şimdi ben buradayım ama sen yine mutsuzsun. | Open Subtitles | لم تكن سعيدا عندما لم أكن هنا والآن أنت غير سعيد لأنني هنا |
Aslına bakarsan oğlum hafta sonunu burada geçirmekten hoşnut değil. | Open Subtitles | في الحقيقة، أبني غير سعيد بتواجدة هنا هذا الأسبوع |
Seks yaşantımızdan memnun değilsin, çünkü benden bir şey almıyorsun, ama istemeye de korkuyorsun. | Open Subtitles | أنت غير سعيد بحياتنا الجنسية لأنه يوجد شيء لا تحصل عليه مني لكنك تخشى أن تطلبه |
Babam, sınır dışı edilme ve işsizlik riski taşıyan konularda kitap yazmamdan mutlu olmadığını söylemişti. | TED | أخبرني والدي أنه غير سعيد مني لكتابتي كتابًا يعرضني لخطر الترحيل والبطالة. |
Çocuk mutsuzsa gidip konuşmamız gerekmez mi? | Open Subtitles | حسنًا، تمهل، إن كان غير سعيد ألا ينبغي أن نتحدث إليه؟ |
Papa'nın sizin inanılmaz boyutlara ulaşan yetersizliklerinizi görmekten hiç mutlu olmadığını söylemeye geldim. | Open Subtitles | أن أقول بأن البابا غير سعيد بمعدل تقدمك هو تلخيص للموقف الحالي |