Bu kesinlikle kabul edilemez. Bu konuda bana haber verilmiyor. | Open Subtitles | هذا أمر غير مقبول تماماً، لقد تم تجاهلي في هذا. |
Yetenekli olduğunu biliyorum, ama davranışları, benim görüşüm, kabul edilemez ölçüde alçakça. | Open Subtitles | أعرف بأنّه موهوب لكن موقفه، في رأيي هبط إلى مستوى غير مقبول |
Bu kabul edilemez ve seni de ilgilendirmez, ayrıca tamamen doğru değil. | Open Subtitles | هذا غير مقبول كما أنه ليس من شأنك و بالكاد يكون الحقيقة |
Bu uygun olmayan, anlaşılması zor, ve kabul edilemez bir şeydir. | Open Subtitles | انه غير ملائم –و غير وافي بالغرض – و غير مقبول |
Hayır. Herkes aynı şeyi söylüyor, ve bu kabul edilemez. | Open Subtitles | لا الجميع يستمرون بقول هذا و هو امر غير مقبول |
kabul edilemez olan şey, on yıllar boyunca ülkenizin yaptığı ikiyüzlülüktür. | Open Subtitles | ما هو غير مقبول أن تشترك دولتك في المعاملة بوجهين لعقود |
- Çünlü diğer seçenek hiçbir şey yapmamak. Ve bu kabul edilemez. | Open Subtitles | لأنّ الخيار الآخر هو أنْ لا أفعل شيئاً, و هذا غير مقبول |
James, Fas'ta, hayvanları böyle öldürüp ağırlık olarak kullanmak kabul edilemez bir şeymiş. | Open Subtitles | جيمس، هذا غير مقبول في المغرب أن تقتل الحيوانات لتقم بميزان السيارة لذلك |
Ancak benim işim de şahsi hırslarınızın tamamen kuruntu olmadığından ve başkaları için kabul edilemez bir bedel doğurmayacağından emin olmaktır. | Open Subtitles | ولكنها مهتمي رغم ذلك، لأتأكد أن طموحاتك الشخصية .ليس واهمة بالكامل ولا تحمل على عاتقك سعرًا غير مقبول .من أجل الجميع |
Rahminin alınması teklif edildi. Fakat bu, gebelik şansını yitirmek istemeyen biri için kabul edilemez bir öneriydi. | TED | وقد عرض عليها استئصال الرحم، ولكن هذا المقترح غير مقبول للشخص الذي يريد أن يُبقي خيار الحمل ممكنا. |
Bu durum tabii ki hiçbir şekilde kabul edilemez olduğu için harekete geçmek gerekliydi. | TED | وكان الأمر طبعاً غير مقبول أبداً، لذا يجب عليك التصرف. |
Eğer protez soketiniz rahat değilse bacağınızı kullanamazsınız, ki bu da açıkça bizim çağımızda kabul edilemez bir şey. | TED | اذا كان محجره غير مريح ، فلن تستخدم رجلك ، وذلك بكل بساطة غير مقبول في عصرنا هذا . |
Ailemin bulunduğu topluluktan bazı erkekler, bir kadının müzikle uğraşmasının ve medyada olmasının kabul edilemez ve onursuzca olduğunu söylüyorlardı. | TED | شعر بعض الرجال في مجتمع والدي أن ذلك أمر غير مقبول ومخز بالنسبة لامرأة أن تشارك في الموسيقى وتتواجد في وسائل الإعلام. |
Ve ortaya çıkan olumsuz durumun global bir etkisi olacaksa yıkım olasılığı kabul edilemez. | TED | وحتى لو كان احتمال حدوث مصيبة ضئيلا للغاية، فهو غير مقبول عندما تكون التبعات تؤثر على العالم بأكمله |
Hawken insanoğlunu uçurumdan çıkartarak iş ve endüstriyi kurtardı çünkü, biosferin kontrolsüz azalışı ile birlikte, burada çok değerli bir kişi risk altında -- açıkçası, kabul edilemez bir risk. | TED | لقد وازن هاوكنز بين العمل التجاري والصناعة ليقودوا بذلك البشرية بعيدًا عن الهاوية لأن مع تضرر المحيط الحيوي المستمر والغيرمحسوب سيكون شخصًا عزيزًا جدًا في خطر خطر غير مقبول بالمرة |
Konu dışı, alakasız, kabul edilemez. | Open Subtitles | لا بد أن تعرف غير ذي صلة وغير جوهرية و غير مقبول |
Gördüğüm kadarıyla hidrolik açılır kapanır gövdesi yok. Bu kabul edilemez. | Open Subtitles | وجدت انها لا تملك جسم هيدروليكى منحدر, هذا غير مقبول |
Efendim, galiba herkes adına konuşuyorum. Bu yer kabul edilemez, efendim. | Open Subtitles | أتكلم باسم الجميع وأقول بأن هذا المكان غير مقبول |
kabul edilemez,çok tehlikeli 15 yıl önce olanı hatırlıyor musunuz? | Open Subtitles | . غير مقبول ، خطر جداً هل نسيت ما حدث قبل خمسة عشر سنةً ؟ |
- Bunu da kesinlikle kabul edemem. Büyüklük bende kalmalı. | Open Subtitles | وهذا أجده غير مقبول مطلقاً يجب ان أكون الرجل الكبير |
Howard, yapma ya! Sırf engelli diye ona farklı davranamazsın. Hiç hoş değil. | Open Subtitles | "هاورد" رجاء، لايمكنك أن تعامل رجل بشكل مختلف لأنه مٌقعدْ هذا غير مقبول |
Bence bu kabul edilemezdi. Böylece birşeyler yapmaya karar verdim. | TED | ظننت أن هذا أمر غير مقبول. لذا قررت أن أفعل شيئاً حيال الأمر. |