Bu kötü haber. İyi haber ise merhamet doğal bir durum. | TED | هذه هي الأخبار السيئة. والخبر السار هو أن الشفقة فطرية. |
Öyle bir giysi istiyorum ki bu konudan hiç anlamayan insanlara doğal bir cazibem olduğunu düşündürsün. | Open Subtitles | أريد ذلك النوع من البذلات الذي يجعل الناس الذين لا يعرفون أي شئ عنه يعتقدون أن الذي يرتديها يمتاز بأناقة فطرية |
Çoğu zaman hafızası kuvvetli olan insanların doğuştan yetenekli olduklarını kabul ediyoruz, fakat gerçekte böyle değil. | TED | نتحدث كثيراً عن أناس يمتلوك ذاكرة قوية كما لو كانت هبة فطرية ولكن هذا ليس هو الحال |
Ama başlangıçtan beri doğuştan gelen bir matematik yeteneği vardı. | Open Subtitles | لكن تماماً منذ البداية، تمتعت بقدرة رياضية فطرية. |
Bu da demek oluyor ki alttaki toprak sağlıklı bir Mantar kökenli ağa sahip. | TED | وهذا يعني أن التربة بالأسفل تتمتع بشبكة فطرية سليمة. |
Melodram senden kaynaklanıyor Sıçmak kadar doğal bir durum. | Open Subtitles | التمثيليه العاطفيه المأساويه تأتي منك تبدوا فطريه كـ فطرية حركة الأمعاء عن طريق الفم |
Ama ben de gayet uyanık biriyimdir ve vaktimi eğlenerek geçirmek konusunda doğal bir yeteneğim vardır. | Open Subtitles | ولكن صدَفَ أنني لمّاحة أيضاً ولدي موهبة فطرية في مجال العبث |
Kendini savunmaya karşı doğal bir yeteneğin olabilir ama kaybetmen lazım. | Open Subtitles | من الرائع أن لديك قدرة فطرية للدفاع عن نفسك لكن أحتاجك أن تخسر |
İzninizle, birkaç kişi o konuda doğal yeteneğiniz olduğunu söyledi. | Open Subtitles | وإن سمحت، هُناك البعض مَن يقول إنّك تحظى بموهبة فطرية بذلك الخصوص. |
Avustralyalılar doğal bir ritim duygusu sahibidirler. | Open Subtitles | لا , الاسترالين لديهم موهبة فطرية في الايقاع |
Yani, tek bir engellilik hali var, oda ezilmiş bir ruh hali, ezilmiş bir ruhun umudu olmaz. Güzellikleri göremez. Artık bizlerin doğal çocuksu merakına, hayal kurabilme yetisine sahip değildir. | TED | وبهذا أظن أن الاعاقة الحقيقية هي روح مسحوقة والروح التي تسحق لا تحمل الأمل ولا ترى الجمال ولاتعد تحمل فضولا طفولي وقدرتة فطرية على التخيل |
Yetenekli bir cadının doğuştan gelen dört, hatta beş yeteneğinin kız filizlenmeye başlarken kendini göstermesi alışılmadık bir durum değildir. | Open Subtitles | ومن غير المعتاد أن تظهر ساحرة موهوبة في ريعانها أربعة أو خمسة قدرات فطرية. |
Hatırlıyorum da ikisi için de doğuştan yetenekli olduğunuzu söyleyen birkaç kişi vardı. | Open Subtitles | لكن أتذّكر هُناك البعض من يقول إنّك تحظى بموهبة فطرية لكِلا الأمرين. |
Yetenekli bir cadının doğuştan gelen dört, hatta beş yeteneğinin kız filizlenmeye başlarken kendini göstermesi alışılmadık bir durum değildir. | Open Subtitles | ومن غير المعتاد أن تظهر ساحرة موهوبة في ريعانها أربعة أو خمسة قدرات فطرية |
Ve kendisini doğuştan gelen bir yalan söyleme içgüdüsüne kolayca boyun eğmiş bir halde buldu. | Open Subtitles | ووجدنفسهبشكلمفاجئوبدونجهد.. في غريزة فطرية من الكذب |
İşine olan devamlılığıyla birlikte, doğuştan yetenekli oluşu çalışma gayreti, fedakarlığı ve ve sabırsızlığı, araştırmamızın gelişme göstermesinde çok önemli bir rol oynamıştır. | Open Subtitles | لقد اظهرت باستمرار مهارة فطرية تجاه العمل حماس و تفاني له |
Yetenekli bir cadının doğuştan gelen dört, hatta beş yeteneğinin kız filizlenmeye başlarken kendini göstermesi alışılmadık bir durum değildir. | Open Subtitles | ومن غير المعتاد أن تظهر ساحرة موهوبة في ريعانها أربعة أو خمسة قدرات فطرية |
Enzimler, hidrokarbonları yeniden üretmiş, karbonhidratlara, Mantar şekerlerine dönüştürmüştü. | TED | الإنزيمات أعادت إنتاج الهيدروكربونات إلى كربوهيدرات – سكريات فطرية |
Mantarlar hasat ediliyor. Ama daha da önemlisi, miselyum, selülozu Mantar şekerlerine dönüştürüyor. | TED | يتم جني الفطر بعد ذلك و لكن الأهم أن الميسيلوم قد حولت السيليلوز إلى سكريات فطرية |
Ve hepsinin altında yatan şu ki, bir Mantar enfeksiyonuydu. | Open Subtitles | إن الحقيقة في المسألة أنه كانت عدوى فطرية ذلك كل ما كان |
Şu anki düşüncemize göre, katil çok sayıda mantardan mikotoksin çıkardı sonra da onu ölümcül hale getirebilmek için konsantre etti. | Open Subtitles | نظريتنا الحاليه هيا أن القاتل أخرج سموم فطرية من عدد كبير من الفطر وركزهم فى بعض لينتج جرعه مميته |