büyük, kötü görünen morluklar oluşur, ama aslında acımazlar, eğer doğru yapmayı becerirsen. | Open Subtitles | ويصابون بكدمات فظيعة ولكنّها غير مؤلمة حقاً بشرط أن يقوموا بها بطريقةٍ صحيحة |
Anlaşılan "rulet çemberimiz" kötü bir iklimsel felaket yaşayan bir dünyada durmuş. | Open Subtitles | اعتقد ان عجلة البوابات انزلتنا على عالم يعانى من كارثة فظيعة جدا. |
Yoksa sabaha kadar uyuyamam ve yarın berbat görünürüm. Gerçekten bitkin. | Open Subtitles | و إلا سأصحو غداًً و سأبدو فظيعة سأكون حقاً منتفخة العنان |
Belki Tanrı berbat şeylerin olmasına izin veriyor veya olanak tanıyor, böylece şevkat ve kahramanlıklar gözükebiliyor. | TED | ربما يسمح الرب أو يجيز حدوث أشياء فظيعة, حتى تظهر البطولة والرأفة. |
Solgundu ve titriyordu, ve birden, korkunç bir düşünce girdi zihnime. | Open Subtitles | كانت ترتجف و هي شاحبة أفكار فظيعة كانت قد انتباتني حينها |
Babamın ızgarasının alev alması dışında, birçok denememiz havaya karıştı veya iğrenç, yapışkan bir iz bıraktıkları pahalı fırınların içinde patladılar. | TED | إلى جانب اشتعال النيران بشواية أبي، ومعظم العينات لدينا تبخرت هباء، أو انفجرت داخل أفران باهظة الثمن، وتركت فوضى لزجة فظيعة. |
Sen o harika şeyleri söylediğinde Çok kötü karşılık verdim. | Open Subtitles | كنت فظيعة بتصرفي اتجاهك خاصة أن قلت تلك الأشياء الرائعة |
Bazı seçimler yaptım Peder. İnsanların hayatlarını tehlikeye sokan kötü seçimler. | Open Subtitles | اتخذتُ خيارات يا أبتاه، خياراتٍ فظيعة مع أشخاصٍ حياتهم على المحك |
O korkunç zamanda sana Çok kötü laflar ettiğimi biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنّي قلت أقوالًا فظيعة لكِ إبان تلك الفترة العسيرة. |
Çok kötü şeyler yapıp kendime bunun iyi olduğunu söyledim. | Open Subtitles | لقد فعلت أشياء فظيعة وأخبرت نفسي أنْ لا بأس بها |
Camide büyük bir yemek dağıtımından dönüyordum, onlarca, onlarca insanın Çok kötü şartlarda çömelmiş olduğu bir yer. | TED | كنت عائدا من مركز توزيع كبير للطعام في مسجد حيث كان العشرات والعشرات من الناس مفترشين الأرض في ظروف فظيعة. |
Üzerinde hoşumuza gitmeyen bir şeyler olduğu zaman varlığını fark ediyoruz, kötü bir koku ya da gözle görülen duman veya sis gibi. | TED | نحنُ نلاحظه في الغالب عندما يوجد هناك نوع من التداخل الحسي المزعج عليه، مثل رائحة فظيعة أو شيء مرئي مثل الدخان أو الضباب. |
Bazen bunlarla berbat seçimler yapabilirsiniz. | TED | أحيانا يمكن أن تتخذ بسببها قرارات فظيعة. |
1993 yılında, nüfusun farklı beşte birlik kesimi, gelir bakımından oldukça berbat. | TED | في عام 1993 كانت الاختلافات بين الأخماس المختلفة من للسكان، من حيث الدخل، فظيعة إلى حد ما. |
Savaş zamanı sırasında gördüklerim yüzünden berbat kabuslar görüyorum, özellikle de cansız küçük çocuk bedenleri. | TED | أعاني من كوابيس فظيعة ، بسبب كل الذي ما شهدته خلال الحرب، خصوصاً الجثث الهامدة للأطفال الصغار. |
Evlenmesi için ailesi, arkadaşları ve hatta işten baskı görmüş ve berbat tercihler yapmaya itilmiş genç kadınlar tanıyorum. | TED | أعرف شابة تتعرض لضغط رهيب من أسرتها وأصدقائها وحتى في عملها لتتزوج، وهن مجبرات على القيام باختيارات فظيعة. |
Piyasa liberalizmi bize kimseye borçlu olmayan efendiler olduğumuzu söylüyor ama daha sonrasında bizi statü endişesi ve tüketimciliğin berbat izolasyonu içine tutsak ediyor. | TED | تخبرنا السوق الليبرالية أننا أسياد لا ندين لأحد، ثم تستعبدنا في عزلة فظيعة من النزعة الاستهلاكية والقلق |
Bu kadar zor olmasının sebeplerinden biri de kullanılan aletlerin berbat olmasıdır. | TED | وأحد الأسباب الذي يجعله صعبا أن بيئة العمل الخارجية فظيعة. |
Annem, oranın içerisinde tüm gün yanan korkunç bir ateş olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | ألا تخاف؟ تقول أمي أن هناك نار فظيعة بداخلها تحترق طوال اليوم |
Özellikle bu suç, cinayet gibi iğrenç bir şeyse. | Open Subtitles | أن يتم إتهامك في جريمةٍ لم ترتكبها, و بالأحرى جريمة فظيعة مثل جريمة القتل |
Bazı şeyler o kadar korkunçtu ki, hayal bile edemiyordunuz. | Open Subtitles | عندما تكون هناك أشياء فظيعة, لدرجة أنك لا تتخيلها |
Sosun bin ruble değerinde olduğu söyleniyor, yine de berbattı. | Open Subtitles | يقال ان الصلصة قد كلفت الف روبل وهي كانت فظيعة |
Çok kötüydü, bana zorla bir şeyler yaptırdı Çok kötü şeyler. | Open Subtitles | لقد كان مروعاً لقد جعلني أفعل أشياء .. أشياء فظيعة |
Bu vazoyu çantanda buldum, şey, feci kokuyordu, ben de temizledim. | Open Subtitles | وجدت تلك الزهرية في حقيبتك، وحسنا، فظيعة كانت رائحتها، لذا نظّفتها. |
Sana buraya, yazının fena olmadığını düşündüğümü söylemeye geldim. | Open Subtitles | أتيت هنا لأخبرك بأنني اعتقدت بأن مقالتك فظيعة |
Bazıları da kullandıkları taktiklerin korkunç olduğunu söyleyecektir. | TED | فيما سيقول غيرهم بأن الأساليب التي يستعملونها فظيعة. |