Sadece bir anlığına görülmeleri gerekiyor sonra, insanoğlunun uyanışı gerçekleşecek. | Open Subtitles | إلى حيث يعيش الإنسان إنهم بحاجة فقط إلى أن يُلمَحوا |
Bu tür bir selülozun süper emiciliğinden dolayı, Sadece bir batırma -ve gerçekten kısa bir tane- yeterli oluyor. | TED | وبسبب الإمتصاصية الفائقة لهذا النوع من السليلوز، يحتاج فقط إلى مرة واحدة، مرة واحدة قصيرة جدا للقيام بذلك. |
Teoriye göre, anılar hologram formunda kaydedildiği için böyle olur ve hologramlarda resmin bütününü görmek için Tek bir parçası gerekir. | TED | ووفقا للنظرية ذلك لأن الذكريات يتم تخزينها في شكل صور مجسمة وفي الهولوغرام، تحتاج فقط إلى جزء واحد لرؤية الصورة بأكملها. |
Oyunculuk esnasında öylesine odaklanıyorum ki sadece Tek bir şeye dikkat veriyorum. | TED | عندما أمثّل، أركز تمامًا لدرجة أنني أنتبه فقط إلى شيء واحد. |
Peki... sonunda Xerox'a ya da başka bir yere gidecek misin? | Open Subtitles | إذا.. هلّا ذهبت فقط إلى محل آلات التصوير أو شيء ما |
Ama birkaç insandan ya da küçük bir gruptan alınan hücrelere bakmak aslında tam olarak yeterli değil. Çünkü bir adım geriye çekilerek | TED | ولكن أليس كافيا أن تنظر فقط إلى خلايا لبعض الأشخاص أو مجموعة صغيرة من الناس، لأننا يجب أن نعود للوراء. |
Sana sahip olduğum her şeyi verebilirim. yalnızca teklifimi dinle. | Open Subtitles | أنا أدين لك بكل ما لدى استمع فقط إلى عرضى |
Bu arada Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avrupa'daki tüm üretim fazlası kalorileri yalnızca Hindistan, Çin ve Afrika'ya ihraç ettiğimizi varsayıyor. | TED | وهذا بفرض أخذ كل السعرات الحرارية الفائضة المنتجة في الأمريكيتين وأوروبا وتصديرها فقط إلى الصين والهند وإفريقيا. |
Sorun şu ki, ne kadar yetenekli, zengin ya da zeki olursanız olun, Sadece bir veya bir buçuk mucize elde edersiniz. | TED | المشكلة أنه، مهما كنت موهوباً غنياً كنت أو ذكياً، يمكنك الحصول على واحد فقط إلى واحد ونصف من المعجزات. |
Tabii ki sadece haksız davalar ve muaf tutulmalara bakarsak olayın Sadece bir kısmını görebiliriz. | TED | وبالطبع إذا نظرنا فقط إلى الإدانات الخاطئة والتبرئات، فإننا ننظر إلى جزء من القصة. |
Sadece bir yol gösterene ihtiyacınız var, hepsi bu. | Open Subtitles | أنت بحاجة فقط إلى قليل من التوجيه، ذلك كل الأمر |
Bak, bana bir iyilik yaptığını biliyorum, tamam mı, ki bunu takdir ediyorum ama Sadece bir şeye daha ihtiyacım var. | Open Subtitles | انظر ، أنا أعلم أنك فعلت لي معروف من قبل حسناً ، وانا أقدر ذالك ولكن أنا بحاجة فقط إلى شيء واحد |
Karen'ın düğün fotoğraflarını 300 bine sattım böylece Darling Aile Fonundan hislerini incitmemek için Sadece bir milyon almak zorunda kaldım. | Open Subtitles | بعيت صور زفاف كارن بـ 300 ألف ولذا مؤسسة الـ دارلينغ احتاجت فقط إلى أن ترمي مليوناً لتراعي مشاعرها |
San Francisco'ya Tek yön gidiş, Bay Cody. NasıI ödemek isterdiniz? | Open Subtitles | تذكرة ذهاب فقط إلى سان فرانسيسكو سيد كودي كيف تريد أن تدفع؟ |
Benimle tanıştığında Tek bir elbisesi vardı. | Open Subtitles | السيد المسيح، كان عندها لباس واحد فقط إلى أن قابلتني. |
En büyük endişemiz de Tek bir Goa'uld'un güce erişmesi. | Open Subtitles | قلقنا الأكبر أن يصعد جواؤلد واحد فقط إلى السلطه |
Utancın yankısı eskiden sadece ailene, köyüne, okuluna ya da topluluğuna kadar ulaşırdı | TED | صدى الإحراج الذي جرت العادة أن يمتد فقط إلى أسرتك و قريتك و المدرسة و المجتمع |
Eğer mercan resifinin yalnızca bir kısmına bakarsanız gerçek tabloyu göremezsiniz. | Open Subtitles | أنت لا تستطيع أن تأخذ صورة صحيحة للشقّ المرجاني إذا نظرت فقط إلى جزء منه |
yalnızca bunu yapabilecek adama ulaşmamız gerek. | Open Subtitles | نحن بحاجة للوصول فقط إلى . الأشخاص الذين يستطعون ذالك |
Yine de bu yayın, yalnızca Mars'ta akıllı yaşam ihtimâli üzerine halk spekülasyonlarını güçlendirdi. | Open Subtitles | ومع ذلك فإن هذا البث أدى فقط إلى زيادة التكهنات حول إحتمال وجود حياة عاقلة على المريخ |