Tam emin değilim, ama bu işlere bulaştıysa kendini hiç ele vermiyor. | Open Subtitles | لست واثقا, ولكن لو انه متورط فى هذا, فهو لا يظهر عليه |
- Aslında kendisine zarar vermiyor, bir şekilde göz bebeğinin hemen yanında çeviriyor. | Open Subtitles | - ماذا؟ -ومع ذلك فهو لا يجرح نفسه لأنه بيدوره فى يمين الحدقة |
Bu ilaç eskisinin aksine karaciğerine bir zarar vermiyor. | Open Subtitles | هذا الدواء ليس كباقي الأدوية فهو لا يترسب في الكبد |
Ondan ayrılsan ne olur ki, seni hak etmiyor. | Open Subtitles | كم مِن المدّة ستستغرقين لكي تهجريه؟ فهو لا يستحقّكِ. |
Kazanıp kazanmamak senin için fark etmiyor, senin için önemli değil zaten. | Open Subtitles | لا يهم سواء تربح او تخسر ، فهو لا شيء إليك على أية حال |
Bu da fena. Telefon dinlemesi de işe yaramıyor. | Open Subtitles | وهذا سيء على التنصت على هاتفك فهو لا يخدمنا بشيء |
Güvenlik Şefi Park Joon Han nerede? Telefonuna cevap vermiyor. | Open Subtitles | أين رئيس القسم بارك يوون فهو لا يجيب على هاتفه ؟ |
- Ne bileyim. Ayağına dokunmama izin vermiyor. | Open Subtitles | لا أعلم، فهو لا يسمح لي بالإقتراب من قدمه .. |
İçerideyse de telefonuna cevap vermiyor. | Open Subtitles | إن كان موجودا بالداخل فهو لا يجيب على هاتفه |
İlginç. Cevap vermiyor. | Open Subtitles | هذا ظريف، فهو لا يجيب |
Bana cevap vermiyor. | Open Subtitles | فهو لا يجيب لي. |
Telefonuna da cevap vermiyor. | Open Subtitles | فهو لا يجيب على هاتفه. |
Tam olarak bilemiyorum, cevap vermiyor. | Open Subtitles | لا أعرف، فهو لا بستجيب، لذلك... |
Cinayet döngüsü bittiğine göre şimdilik kimse için tehdit arz etmiyor. | Open Subtitles | فهو لا يشكّل خطراً على أيّ أحد في الوقت الراهن بعد انتهاء دورة قتله |
Kesinlikle ve eğer anlamıyorsa kampanya müdürü olarak seni hak etmiyor demektir. | Open Subtitles | بالكامل ، اذا لم يستطع أن يفهماها فهو لا يستحق أن تكوني مديرة حملته |
Bırak sözcü olmayı, yaşamayı bile hak etmiyor. | Open Subtitles | لذا فهو لا يستحق العيش حتى، فما بالك بأن يكون متحدثاً. |
Açlıktan ölen sanatçılardan esasen çünkü varlıklı ailesinin yardımını kabul etmiyor. | Open Subtitles | لكنه رسام يتضور جوعاً فهو لا يقبل المساعدة من عائلته |
Lütfen, lütfen Dom'un peşinden gitme. Bunu hak etmiyor o. | Open Subtitles | أرجوك، أرجوك، لا تسعي لاعتقال (دوم) فهو لا يستحق هذا. |
Austin beklemiyorsa seni hak etmiyor demektir. | Open Subtitles | إن لم يستطع (اوستن) الإنتظار ، فهو لا يستحقكِ |
Onunla ilgilenmek işe yaramaz, adam kimseyi umursamıyor. | Open Subtitles | لا فائدة من الإكتراث له، فهو لا يكترث لأيّ أحد |
İşe yaradı, Kızıl Ekibin katilinin burada çalışanlarla bağlantısı yok. | Open Subtitles | و لقد نجحت ، أياً كان من قتل الفريق الأحمر فهو لا يعمل في هذا المكتب الميداني. |