Bu yüzden birinci sınıfta olman, seni birinci sınıf insan yapmaz. | Open Subtitles | كونُك في الدرجة الأولى لا يعني أنك شخص من الدرجة الأولى |
Sen annenin nafaka parasıyla alacağı birinci sınıf biletle uçarsın. | Open Subtitles | أنت ستحلق في الدرجة الأولى مع والدتك بكل أموال الطلاق |
Senden daha şiddetli ip atlayan üçüncü sınıf kızlar tanıyorum. | Open Subtitles | لقد رأيت فتيات في الدرجة الثالثة يثبن أكثر حدة منك. |
Altıncı sınıfta olan bir kadın bulacağız sana. Küçük deneyimi olan birini. | Open Subtitles | نحن سنجد لك إمرأة في الدرجة السادسة شخص ما مع خبرة صغيرة |
First Class'ta uçuyor olacaklar, ve uzun bir akşam yemeğinin ardından, toplanıp beni nasıl mahvedeceklerini tartışacaklar. | Open Subtitles | سوف يجيئون طيراناً في الدرجة الأولي و بعد عشاء فخم سوف يلتقون في غرفة ما |
Onun 1. sınıf, benim yolcu sınıfında çalışıyor olma nedenim, onun benden daha akıllı olması. | Open Subtitles | السبب الذي جعلها في الدرجة الأولى وأنا في الدرجة السياحية هو لأنها أذكى مني |
Mutlaka izlemelisiniz. "5'inci sınıf öğrencisinden daha akıllı mısınız?" | TED | يسمى هل أنت أذكى ممن هو في الدرجة الخامسة؟ |
Evet ama, ben birinci sınıf bir kabin istedim, yurt yatağı değil. | Open Subtitles | نعم، لكني حجزت حجرة من الدرجة الأولى و ليس سرير في الدرجة السياحية |
Şu andan itibaren uçuşunuz birinci sınıf olacak beyler. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً، أنت ستسافرون فقط في الدرجة الأولى أيها السادة |
Kendini kötü hissetmiyor musun? Biz birinci sınıf, çocuklar ekonomi sınıfı uçuyor. Hayır. | Open Subtitles | ألا تَحسُّ بالحقارة، طَيَرَاْن في الدرجة الأولى مَع الأطفالِ في الدرجة العادية؟ |
Ona, ikinci sınıfta saklandığımı söyleyeceğim. | Open Subtitles | سأقول له انني كنت مختبئة في الدرجة الثانية |
Ama şimdi burada birinci sınıfta bir bardak şampanya, koca bir çanta dolusu para ve dünyanın en güzel kadını ile oturuyorum. | Open Subtitles | وها أنا, أجلس في الدرجة الأولى وبيدي كأس شمبانيا, مع حقيبة كبيرة من المال, وأجمل امرأة في العالم كله |
İkinci sınıfta oturuyorsanız, ...hostes o dandik perdeyi çeker. | Open Subtitles | عندما تجلس في الدرجة العامّة، دائماً ما يجعلون المضيفة تسدل ذلك الستار اللعين. |
sınıfta kalem kutumu da mı sen parçalamadın? | Open Subtitles | وكأنك لم تحطم رقعة ملفوفي طفلة في الدرجة الثانية |
Birinci sınıfta işemek için 1200 dolar verdim. | Open Subtitles | دفعت 1200 دولار لأتبول هنا وليس في الدرجة الاقتصادية |
First Class'ta oturmamıza izin vermeyen. Hayatımızı kurtardı. | Open Subtitles | لم يسمح لنا بأخذ مقعدين في الدرجة الٔاولى وقد أنقذ حياتنا |
First Class'ta yer olmadığından emin misiniz? | Open Subtitles | هل أنتِ متأكدة من عدم وجود مقعد شاغر في الدرجة الأولى ؟ |
O kapidaki adamdi -- first Class'ta oturmamiza izin vermeyen. | Open Subtitles | هذا الرجل على البوابة... لم يسمح لنا بالحصول على مقاعد في الدرجة الأولى. |
Belki ekonomi sınıfında olman gerektiği içindir. | Open Subtitles | ربّما لأنّك من المفترض أن تكون في الدرجة السياحيّة |
Beni tanışma ve karşılama için birinci sınıfla götürmek istediler ama onlara hayır dedim. | Open Subtitles | أرادو أن يجلبوني في الدرجة الأولى للقاء والتحية لكنني أخبرتهم لا |