Kafeste ve sadece bu odada kalmaları kaydıyla. | Open Subtitles | إذا إحتفظ بها مسجونة في القفص وفقط في هذه الغرفة |
Evet. Ben ve kurt adam, bir Kafeste 3 dakika. Tek istediğim bu. | Open Subtitles | أجل , أنا و المستذئب وحيدون في القفص لمدة ثلاث دقائق , هذا كل ما أطلبه |
Beni numaranın içine koy. Kafesteki adam ben olayım. | Open Subtitles | سوف تضعني في الحيلة ستجعلني الرجل الذي في القفص |
Ayrıca diğer Kafesteki arkadaşımızla konuşmam gerek. | Open Subtitles | أريد إجراء حديث مع صديقنا في القفص الآخر |
Birkaç mahkûm kavga etti ve ben de birini kafese koydum. | Open Subtitles | بعض السجناء دخلوا في قتال وعليه انا وضعت واحد في القفص |
Yani biri onu dövüp kafese tıktıktan sonra tekneyi ateşe verdi. | Open Subtitles | هناك من برّح الشاب ضرباً رماه في القفص ثم أحرق مركبه |
Göğüs kafesinde silah yarasına dair kanıtlar var yani orta göğüs kemiği ve ona bağlı kaburgalarda. | Open Subtitles | هناك دليل على جرح رصاصة في القفص الصدري في تقاطع الأضلاع |
Ve uyuşturucu izi de yok, yani buraya taşınmış, ama kafesin içinde değil. | Open Subtitles | ولا يوجد علامات مخدرات إذاً تم حملها إلى هنا، لكنها ليس في القفص |
Hadi ama Kafes dövüşü bu. Mutlu olmanız lazım | Open Subtitles | أوه يا شباب إنه فوضى في القفص يجب أن تكونوا سعداء |
Hapisteyken, küçük bir delikte, aynı Kafeste kaldığın adam hakkında pek çok şey öğrenirsin. | Open Subtitles | عندما كنت في السجن ، الصندوق الصغير تعلمت الكثير عن الرجولة عندما كنت في القفص |
Cadılar hiç bir büyüyle kaçamayacakları Kafeste kilitliler. | Open Subtitles | المسحورات محبوسين في القفص والذيلا يستطيعأحد أنيهرب منهبأيسحر. |
Bütün bunları Kafeste kalmam için mi yaptın? | Open Subtitles | ..لقد فعلت ذلك فقط لكي فقط لتبقيني في القفص الملعون؟ |
Kurbanlar, şüphelilerin bir Kafeste tutup, onları kışkırtması ve internete koyması için toplara sattıkları 14 yaşında okullu kızlardı. | Open Subtitles | الضحايا هم فتاتي المدرسة ذوات الـ 14ربيعا الذين حُبسوا في القفص وبيعوا لبعض المغتصبين , لضربهم وبيعهم على شبكة الانترنت |
O Kafesteki kaplanlar gerçek değildi, değil mi? | Open Subtitles | - تلك النمور التي كانت في القفص لم تكن حقيقية ، أليس كذلك ؟ |
Kafesteki bir esirin kendini nasıl hissettiğini bilmeni isterdim. | Open Subtitles | أتمنى أن تشعر بشعور من يُحبس في القفص |
Kafesteki canavarı görmezden gel. | Open Subtitles | فقط تجاهلي الوحش الذي في القفص |
Ben gidip Kafesteki diğer piliçlere bakınayım. | Open Subtitles | سأرى من بقي من الدجاجات في القفص |
Evet o kadar süper bir baş melek ki tanrı tarafından kafese hapsedildi. | Open Subtitles | أجل, الملاك السامي القوي الذي تم رميه في القفص من قبل الإله بنفسه |
Bu 10 numuneyi aynı anda kafese yerleştiriyorsunuz. | TED | يمكنك وضع هذه العينات 10 في وقت واحد في القفص. |
Benim küçük kuşumun kafesinde hamamböceği görmeyi beklemiyordum. | Open Subtitles | لم أتوقّع أن أرى صرصورًا في القفص الصغير خاصتّي |
Ya bizimlesin ya da bu kafesin içinde kalıyorsun. | Open Subtitles | الآن، إما أن تكون معنا أو يمكنك البقاء في القفص |
Gerizekalı papağan, kafesinin altındaki kağıdı değiştirirken beni ısırdı. | Open Subtitles | كنت أغير الورقة في القفص والببغاء العاهرة عضت يدي |