tapınakta altın var. 10 atın taşıyacağından fazla hem de. | Open Subtitles | توجد كميه من الذهب في المعبد تنوء بحملها عشرة خيول |
Ben buna... atalarımın kemiklerinin korunduğu tapınakta yemin ettim. | Open Subtitles | هذا ما أقسمت به في المعبد الذي يحمي عظامهم |
tapınakta çalışmaya başlamak istedim. | Open Subtitles | نعم أردت أن أعود إلى هنا وأبدأ العمل في المعبد مجدداً |
Michaelmas döneminde Ruhani Tapınak'ta ikinci gece yapılan şükran duası nedir? | Open Subtitles | ما هي التعويذة المستخدمة في المعبد الداخلي لليلة الثانية في فصل الخريف الدراسي؟ |
tapınaktaki eğitimim sayesinde vücuduma sahip olan Goa'uld zihnimi tamamen ele geçiremedi. | Open Subtitles | بسبب تدريبي في المعبد الجواؤلد الذى استحوذ على جسدى لم يسيطر على عقلي بالكامل |
Çocukken tapınakta bir şarkı söylerdim. | Open Subtitles | عندما كنت صبيا اعتدت أن أغني أغنية في المعبد |
Asa bir tapınakta olacak bu da dört rahiple yer değiştireceğiniz anlamına geliyor. | Open Subtitles | سيكون الصولجان في المعبد ما يعني أنكم ستستبدلون بأربعة كهنة |
Şimdi lütfen Diva'ya gidip, taşları alın. tapınakta görüşürüz. | Open Subtitles | الآن إذهبي إلى المغنية رجاءً وإجمعي الأحجار وقابليني في المعبد |
Şimdi lütfen Diva'ya gidip, taşları alın. tapınakta görüşürüz. | Open Subtitles | الآن إذهبي إلى المغنية رجاءً وإجمعي الأحجار وقابليني في المعبد |
Doğal olarak tapınakta kalacak. | Open Subtitles | العمل أفضل من أن تبقى عاطلة ستسكن في المعبد طبعاَ |
Saat 3'te evde ol. Bütün gün onları tapınakta bekletemem. | Open Subtitles | عودي بحلول الساعة الثالثة لا أستطيع إبقاؤهم في المعبد طوال اليوم |
Annem bana parçalardan birini tapınakta sakladığını söylemişti. | Open Subtitles | قال لي الأم أنها تظل واحدة من القطع في المعبد |
Doğru. Ama tapınakta kaybettiğim adamlarımı severdim. | Open Subtitles | لا, ولكني اعجبت بالرجال الذين خسرتهم في المعبد. |
tapınakta karşılaştığımız kız. Hoş sesi ile güzel şarkılar söylüyordu. | Open Subtitles | إنها الواحدة التي إلتقينا بها في المعبد التي غنت بمثل هذا الصوت الحلو |
Bunların Avni´nin basına nasıl geldiğini öğrenebilmek için, senin tapınakta Radha ile ilgilenmeni istemiştim. | Open Subtitles | لماذا أفاني لديها هذا المرض لأعرف ذلك طلبت منك أن تجلس بجانب رادها في المعبد |
tapınakta eğitim alırken öğrendiğim B'omarr keşişlerinin manastırlarına benziyor. | Open Subtitles | يبدو حأحد الأماكن القديمة التي قرأت عنها في المعبد أثناء فترة تعليمي |
tapınakta kalanlara ne olduğunu bilmek istiyoruz. | Open Subtitles | نريد أن نعرف ما الذي حدث للناس الذين بقوا في المعبد |
Bu adadaysa ve yaşıyorsa tapınakta olmalı. | Open Subtitles | أعلم أنه إن كان على الجزيرة، وكان حياً، فسيكون في المعبد. |
Yüce Tapınak'ta olduğumu söyle. Dua etmeliyim. | Open Subtitles | و أخبرهم أنني سأبقي في المعبد الأعلى لأداء صلواتي |
Ancak, tapınaktaki yazıtlar üzerindeki çalışmalarımıza dayanarak, ziyaret etmek istediğimiz gezegenlerin bir listesini hazırladık. | Open Subtitles | و مع ذلك، طبقاً للكتابات التي في المعبد لدينا قائمة مؤلفة بأسماء العوالم التي قد نرغب بزيارتها |
Ona nilüfer tapınağında beklemesini söyledim. | Open Subtitles | أخبرتها أن تنتظر في المعبد . أنت لديك المال و الأسلحة هناك |
Saray olmayabilir, ama bilmecelere göre tapınağın içinde anahtarın için bir delik var. | Open Subtitles | ربما ليس القصر، ولكن وفقا للغز، ... في المعبد هناك حفرة لمفاتيحك. |